Esas olan Bir’liktir. Tüm Sayı’ların Bir’den türeyişi gibi, cümle varlıklar da Varlık’tan türer/yaratılır. Böylece, tüm çokluklar, yeniden Birlik’e döndürülerek anlamlandırılabilir.
Ölçüm işinin uzam ile alâkasından ötürü, ve nicelik’lendirme işinin ancak uzamsal hareket ile mümkün olmasından ötürü, zorunlu olarak Olasılık metodları da ancak uzam ile alâkalı mevzularda kullanılabilir, işe yarar. Bu bize Olasılık metodlarının Epistemik Sınır’larını verir.
“Kısmî” olanın Küllî olandaki yerinin anlaşılması, (çünkü Küllî olan onu kuşatmaktadır) Ahlak’ın temelini oluşturur. O zaman “kısmî bilgi” – Bütün’cül Bilgi, İlham – Vahiy ilişkisinde de, İlim Ahlâkı ancak Vahy’e tâbi olmak ile mümkündür. Zîra “kısmî bilgi” kendi kendisinin Bütün’deki yerini belirlemekten âcizdir.
Her İnsan, Öz’ünde “cem edici” yani “toplayıcı, birleştirici” bir kök kod ile programlanmıştır; yani Öz’ünde “toplayıcı, birleştirici” bir İlke’ye tâbidir. Hatta, deyim yerindeyse bu İlke’nin kendisidir.