Kral Midas’ın Yalnızlığı

Bu yazıda Kral Midas Arketip’ini yorumlamak istiyoruz.

Bu yazıda Kral Midas Arketip’ini yorumlamak istiyoruz.

Arketip’i çift taraflı yorumlayacağız, “İç” ve “Dış” cihetinden. Keza, artık gördük ki, bir Arketip ancak “İki’liğin Bir’liği” İlkesi ile yorumlandığında tam olarak anlaşılabilir. Değilse bir “yön”ü eksik kalır, ki bu da yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebilir. Bu durumda, Okyucu’nun tefekkür ile “öteki kutup”u keşfetmesi gerekir. Oluşan “boşluk” ise gereksiz heyecanlanmalara ve nefsânî cezbeye sebebiyet verebilir. Bu sebepten, “toplayıcı bilgi” tamamlanıncaya kadar sabretmek, acele etmemek gerekir.

Fe tealallahul melikul hak, ve la ta’cel bil kur’ani min kabli en yukda ileyke vahyuhu ve kul rabbi zidni ilma.

Yücedir Allah, Hak Melik (Melik-ul Hakk). Kur’an hakkında aceleci olma, sana vahyi tamamlanmadan önce, ve de ki; “Rabbim, ilmimi artır!”

Taha Suresi 114. Ayet

Önce “Kral Midas”a değinelim. Kral Midas, Tanrı’dan “dokunduğu her şeyin altına dönüşmesini” diler. Dileği kabul olur ve Kral Midas zengin olur. Fakat kısa süre içerisinde fark eder ki, elmalar ve armutlar, ekmek ve su da altına dönüşmektedir. Aç ve susuz kalır. En sonunda kızına dokunur yanlışlıkla, ve kızcağız altından bir heykele dönüşür.

“İç” cihetinden yorumlayalım.

“İç” cihetinden, Kral Midas, “ruhânileşmeyi” dilemiştir. “Dokunduğu” her şeyin, yani diyebiliriz ki nazar ettiği her bir şeyin “altuni bilgisine” erişir. Altın, sıklıkla; İlham’ı, Bilgi’yi, İlm’i ve Kutsiyet’i simgeler. Güneş de benzer biçimde…

Böylece Kral Midas’ın “dokunduğu” ve sanıyorum ki “sağ eliyle dokunduğu” her şey, artık Zaman’ın akışından “koparılır” ve Altûni Bilgi, Hafıza’da bir İsim’e, bir Arketip’e dönüşerek ölümsüzleşir. Yani “Altın’a dönüşür”.

Kral Midas, “altın zengini”dir, yani “İlham’ı bol olan”dır, Âlim’dir. Ne var ki, o bunun “bedelini” de öder: Artık “dokunduğunu”, “tüketemez”. Böylece Kral Midas; “masiva”dan, “günlük hayattan” giderek soyutlanır. Zaten “sağ elinin işi” de budur. Aynı zamanda, denilebilir ki, Kutsiyet kazanmış olanı, artık “yiyemez” ve “tüketemez”. Sıradan insanlar gibi “Zaman’a bağlı tüketim” yapamaz hâle gelir. Keza bunları Zaman’ın akışından koparmıştır.

Bildiği için eyleyemez.

Sonunda nefsinin remzi olan kızına dokunduğunda, nefsi de Zaman’ın etkisinden “kurtulur”, “koparılır” ve “altınlaşır”. “Ölümsüzlüğün” bedeli “değişmezlik”tir, bunun ise İç ve Dış cihetinden temyiz edilmesi gerekir. “İç” cihetinden, “ölümsüzleşen” “ruhânileşir”; Zaman ve Mekân’ın, bedenin kısıtlamasından kurtulur. “Dış” cihetinden ise, tam tersi “yön”de, Zaman’ın akışından asla kurtulamayacak biçimde, Hafıza’sını yitirir, “beden”i “ölümsüzleşerek” aslında “makineleşir”. Biri tam İlim, diğeri tam (artık buna “tam” denilebilirse) Cehalet’tir.

Bu “tersi” durumda ise; eylediği için bilemez.

Artık Altın Diyar’ında “yapayalnız”dır. Üstelik, onu teselli eden tek kızı (nefsi) da Bilgi’nin nesnesi olup, Altûni Bilgi’ye dönüşmüştür. Tüm şeyleri Bilgi’ye dönüştüren Kral Midas, en son Kendi Nefsi’ni de bilerek, onu da “dönüştürmüştür”.

Bilgi’nin ve Kutsiyet’in, İlm’in ve İlham’ın bu Zamansız diyarında, Kral Midas’ın şahidi kalmamıştır. Bu yüzden ve böylece, O “şehadet getirir” (yani şahitlik eder), yalnızlığında Kendi Kendisi’nin tek şahididir; bu yüzden ve böylece Şehit olur ve göçer.

Şimdi “Dış” cihetinden bakarsak, öncekinin tam “tersi”ni görürüz. Bu durumda Midas, dünyevi zenginlikler için, mânâ dünyasını ve güzel yiyecekleri yitiren bir adamdır. Öyle ki, sonunda en değer verdiği, tek arkadaşını, kızını kaybeder. Hepsi başına hırsından ve altına olan şehvetinden gelmiştir. “Dış” cihetinden hikâye çok daha “basit”tir.

“Dış” cihetinden bakınca, gerçekten “İç”i olmayan bir adam görürüz. Bu durumda bunun sebebi, Kelime’lere Dış’sal cihetten bakıyor oluşumuzdur. İşin Sırrı da buradadır ki, Hikâye’nin İç’sel hakikatini görebilmek için, bizim de İç’imizin “boş olmaması” gerekir.

24.01.2024

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 511

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir