Her İnsânî Yazıt, var oluşsal kökenini, yani ontolojik kökenini İnsan’ın Seyr’inden alır.
Anlama ve anlamlandırma faaliyeti, bu isim ve sıfatların Nefs’imizde yeniden tecrübe edilmesidir.
Ev herkesin Bütün ve Tam olarak var olduğu ve Bir’likte uyumlu ve saygılı bir Bütün oluşturduğu yerdir.
Söz, belirleyicidir. “Belirlenmemiş olan”a bir Şekil verir.
Her varlık, Varlık’ta “Söz sahibi”dir. Her varlık kendi varoluş biçimi ile, bir Söz söyler.
“Yükselme” arzusu, içten içe beşerin “tanrılaşma” isteğinin (bilinçsiz) bir yansımasından ibarettir.
Akıl, Yaradılış’ı ancak bir süreç olarak algılayabilir. Keza Akıl da Zaman’a tâbidir.
İnsan’ın güzelliği sezmesi için, İnsan olması yeterli (ve gerekli) bir şarttır.
İrade melekemiz ile, bu kendi kendimize şekil verme işi için; Kitap, “değişmez” ve “sarsılmaz” oluşu ile İnsanlığımız Kalesi gibidir.
Her Sembol, Zaman’ın Seyr’i ile meydana gelir. Her Harf, Nokta’nın Zaman ile Seyretmesi sonucu oluşur, yani yaratılır. Bu bir hakikattir ki, hiçbir Sembol veya Harf için istisnâsı yoktur.