Şimdi, tamamen objektif bir biçimde, bir Olasılık probleminin çözümünde, gerçekte ne yapıldığını idrak etmeye çalışalım.
Tüm sayıların gerisin-geri götürüldüklerinde Bir’e dönmeleri gibi, tüm argümanlar da gerisin-geri Var-lık argümanına dönerler.
Her İnsan, Öz’ünde “cem edici” yani “toplayıcı, birleştirici” bir kök kod ile programlanmıştır; yani Öz’ünde “toplayıcı, birleştirici” bir İlke’ye tâbidir. Hatta, deyim yerindeyse bu İlke’nin kendisidir.
Bu yazıda, "mesafe" ve "hareket" kavramlarından ve bunların "yoğunluk" kavramı ile ilişkisinden bahsettik.
Dalış, nereyedir? Dalış Kaos’adır, Derinlere’dir; Zindan’lara akın edilir, hazineleri elde etmek için. Fakat ilginçtir, belki de biraz dehşetengiz; Kaos’un Canavar’ları da bir zamanların İnsan’ıdır
O zaman, İnsan Hakk’ı nasıl tanır? İnsan, ancak bir “yoğunlaşma” kabiliyeti olan İrade’si ile Hakk’a benzer ve O’nu tanıyabilir hâle gelir.
Bu yazıda Vahiy, İlham, Metod ve Uygulama kavramları arasındaki ilişkiye değinmek istiyoruz. Daha önce de bahsettiğimiz gibi; bunlar ilk dört Ontolojik Düzey’e tekâbül edip, Epistemolojik incelememiz için Anahtar niteliğindedir.
Hakikat’e Çekilen Setler’den bahsettik. Bunun özel bir zuhuru olarak Şeytânî Dönüşüm’den (Metamorfoz'dan) bahsedelim.
Hakikat, sınırlandırılamaz.
Her Nefs Mertebesi, Hakk’ı anlamadaki kabiliyeti gereği, belirli bir Zamansal Nitelik’e sahiptir. Bu aynı zamanda, Mekân’daki konumu itibariyle, Çevre’sel öğeler ile etkileşiminin ve İletişim’inin türünü belirler.