İnsan’ı anlayan, İnsan Eli’nin yazdığı Eser’i de anlar. Bu bakımdan, Sanatçı’yı anlamak ve Sanat Eseri’ni anlamak birdir. Anlanan ve anlaşılan işte bu Bir’liktir.
Her Sûret, Hakk’ın bir yaratımıdır. Sûret’in ötesinde, Hakk’ın onun izhâr ettiği, oluşa getirdiği bir Tecelli yer alır. Sanatçı Kadın, gördüğü Sûret’in Bâtınî veçhesini idrâk edemeyip, bu Sûret’i “tapılası” bir şey zannetmiştir.
İnsan Bilgi’yi yaratamaz, ancak ve ancak özümseyebilir. Yaratılmış ve ölümlü bir mahluk olmasından mütevellit, İnsan Bilgi’yi ancak bir kaynaktan nasiplenir.
Bu Yazı’da, mantık kurallarını kullanarak Akledeceğiz. Neden? Vicdan’ımız ve Din’imiz bunu buyurduğu için. Yani bizim için Akl’ımız, Vicdanımızın bir hizmetkârı olacak. Buna da Vicdan’a hizmet etmek işlevini sergilemesi bakımından, İşlevsel Akıl diyeceğiz.
Düşünüyoruz ki, burada akla yatkın bir sebep vardır. Yani Zina’nın haram kılınışında. Fakat tabii ki Tanrı, kendi yaratımına, yani kendi yarattığı uzvî ihtiyaçlara “kötülük” atfedecek değildir. Düşünmekteyiz ki, her “haram” gibi, burada da Metafizik İlkeler ile bir uyumsuzluk söz konusudur.