İlmin Sahibi

İnsan Bilgi’yi yaratamaz, ancak ve ancak özümseyebilir. Yaratılmış ve ölümlü bir mahluk olmasından mütevellit, İnsan Bilgi’yi ancak bir kaynaktan nasiplenir.

İnsan Bilgi’yi yaratamaz, ancak ve ancak özümseyebilir. Yaratılmış ve ölümlü bir mahluk olmasından mütevellit, İnsan Bilgi’yi ancak bir kaynaktan nasiplenir. Ve Hakk tarafından kendine lütfedilmiş Meleke’leri ile bu Bilgi’nin aktarımını, yani Yazım’ını gerçekleştirir. Bu sebepten, Bilgi hiçbir İnsan’ın mülkü değildir. Ve ancak Mâlik ve Âlim olan Allah’a aittir.

[Melekler de: “Sen subhânsın. Bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz Sen her şeyi gerçeği ile bilensin.” dediler.] (Bakara Suresi, 32. Ayet)

Beşer’in tabiatında, Bilgi’yi kendi nefsine atfetmek isteği bulunur. Bu Kişi’nin vehminden ibaret olup, nefsi ile Hakikat arasına perde olur. Bilgi’nin Yazım’ı ise, Bilgi’nin akması ve aktığı yerde, kullanılan dil aracılığı ile, yeniden şekil bulması işidir. Ki bu da Kalem’in hakikatidir.

[O ki, Kalem ile öğretti.] [İnsana bilmediğini öğretti.] (Alak Suresi, 4-5. Ayetler)

Kendisinden, Hakikat bilgisinin aktığı Nefs ise, bu akış ile tezkiye olur, temizlenir, (benzer biçimde psikolojik travma ve tıkanıklıklarından) arınır. Yazılan Kelam gibi, benliği etik değerler edinir ve ahlâki bir Yapı’ya bürünür. Böylece İlim tahkik eden Kişi, aslen Hakk’a râbıta etmiş olur.

Bununla birlikte, Bilgi’yi nefsine mâl ettiği takdirde Doğru Yol’dan sapmış olur. Yazılan’ların en yücesi Kur’an için bile ayeti kerîme de geçer ki:

[O âlemler için bir zikirden ibarettir.] (Tekvir Suresi 27. Ayet, Kalem Suresi 52. Ayet).

Bu ayette “o” zamiri ile işaret edileni “Kur’an’ı Kerim” olarak yorumlayabileceğimiz gibi, daha genel bir yorum/te’vil ile “Yazı’lan Hakikat Bilgi’si” şeklinde de yorumlayabiliriz. Ayetin anlamını genişleterek okuduğumuzda; görüyoruz ki Yazılan’ların en yücesi olan Kur’an başta olmak üzere, Hakikat’i tebliğ eden tüm Yazı’lar “ancak bir zikirden ibarettir”.

Demek ki Hakikat Bilgi’si ve Yazım’ı, Nefs tarafından sahiplenilemez. İnsan’ın unutan vasfı gereğince de mânâsı pek çok kez hıfzedilemez, yani Zihin’deki mevcudiyeti korunamaz. Bununla birlikte Kur’an, Yazı’nın bir “zikir” oluşundan bahsetmekte. Zikir ise kelime anlamı olarak “anma, hatırlama” anlamlarına karşılık geliyor. Böylece anlıyoruz ki, Zikir olması vasfı ile Yazı, İnsan’ın benliğinde/nefsinde “yitirilen ve unutulan anlamın/mânânın” yeniden canlandırılması işlevini görüyor. Bu mânâ/anlam ise ancak ve ancak Allah’a ait olduğundandır ki, bunun benlikteki/nefisteki inşası da gene Allah’ın Rububiyyet sıfatı gereğince, Kendi’si tarafından gerçekleştiriliyor.

08.07.2023

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 511

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir