Vahiy, İlham, Metod ve Uygulama

Bu yazıda Vahiy, İlham, Metod ve Uygulama kavramları arasındaki ilişkiye değinmek istiyoruz. Daha önce de bahsettiğimiz gibi; bunlar ilk dört Ontolojik Düzey’e tekâbül edip, Epistemolojik incelememiz için Anahtar niteliğindedir.

O ki, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı evrede (aşamada) yaratıp, sonra Arş’a istiva eden, Rahman’dır. Bunu Hâbir’e (haberdar olana) sor.

Furkan Suresi 59. Ayet

Bu yazıda Vahiy, İlham, Metod ve Uygulama kavramları arasındaki ilişkiye değinmek istiyoruz. Daha önce de bahsettiğimiz gibi; bunlar ilk dört Ontolojik Düzey’e tekabül edip, Epistemolojik incelememiz için Anahtar niteliğindedir. Ayrıca ekleyelim; Vahy’in muhtemel çeşitlerinden sadece 4. Ontolojik Düzey’e tekabül edenini ele alacağız. Zîra bu kendisinden alt düzeylerin anlaşılması için kâfidir. Her Ontolojik Düzey, kendisinden aşağı düzeyleri kuşattığı, ve bunlarda tecellî ettiği için; eğer 4. Ontolojik Düzey’i de kuşatıcı bir biçimde idrak etmek istersek, bu sefer 5. Ontolojik Düzey’e değinmemiz gerekirdi. (Burada Ontolojik Düzey’leri “aşağıdan yukarıya” artan biçimde numaralandırdık.)

Tek-Bir Mutlak Varlık; İlk Tecellî’si ile birlikte, Zaman-Mekân’ı yaratır ve tüm tecellileri bu Zaman-Mekân’da vukû bulur. Böylece; İsim ve Sıfat’larını izhar eder ve kendi kendisini “açıklar”. O’nun açıklaması, bizzat Yaratım’ıdır.

Bununla birlikte, Varoluş Mertebeleri’nin üst düzeyleri ve bunlara tekabül eden haller ve Mânâ’sı, avâma “açıklanamaz”. Keza Bilgi, tabiatı gereği, ancak uygun bir “alıcı”ya aktarılabilir. Çünkü; barındırdığı Zamansal Nitelik’ler gereği, her Ontolojik Düzey’in bilgisi, buna tekabül eden Nefs Mertebesi’nce özümsenebilir.

Dolayısıyla, Ontolojik Düzey’lerin ve Nefs Mertebeleri’nin hiyerarşisi gibi, Bilgi aktarımı da bunlara tekabül eden bir Hiyerarşi’ye tâbidir. İblis’in ve İblislik edenlerin bu Hiyerarşi’ye nasıl tuğyan ettiklerine değinmiştik. Ve burada İblis, Nefs-i Mülhime ile Nefs-i Mutmainne arasında bir “set” oluyordu.

İşte üst düzey Ontolojik Düzey’ler ile irtibatın bu şekilde koparılması, aynı zamanda Bilgi Aktarım Hiyerarşisi’ni de etkiler. Âdeta akışına “set çekilen” bir nehir misali, burada da Bilgi, Aslî Yaratıcı’sından “soyutlanır”. Aslî Kaynak’ına olan bağını yitirir.

Tekrar Vahiy, İlham, Metod ve Uygulama kavramlarına dönecek olursak… Bunlar da kendi Zamansal Nitelik’lerine sahiptir ve bunlar da kendi aralarında hiyerarşik bir ilişki içerisindedir.

Uygulama veya Eylem; oluşturulmuş bir şablonun, Mekân’da somutlaştırılmasıdır. Dış’a ve Mekân’a yönelim ve buradaki Hareket’in adıdır. Bu Hareket ise, bir Metod’a tâbidir, veya bir şablona. Bu ikinci Ontolojik Düzey, aynı zamanda Hareket’in geometrik planına, Âlem-i Misal’deki Asl’ına tekabül eder.

Bu geometrik plan/örüntü ise, bir İlham Kaynağı’ndan alınan İlham ile oluşturulur. İlham alınan Zamansal Nitelik’ler, Misal Âlemi’ndeki Hareket’i oluştururlar. Böylece; her Ontolojik Düzey’deki Zamansal Nitelik’ler, bir alt Düzey’de Mekânsal Hareket olarak tecellî eder.

3. Ontolojik Düzey’deki İlham ise, bahsettiğimiz gibi “kısmî bilgi”yi aktarır. Bununla birlikte, bu 2. Düzey’deki “geometrik örüntü/plan”ın değil, onu meydana getiren melekenin bilgisidir. Böylece; Varlık’ın belirli bir “yön”ünün tecrübe edilmesidir.

Bahsettiğimiz Zamansal Nitelik – Mekânsal Hareket ilişkisi burada da geçerli olup, Bütüncül (Küllî) Varlık ile tecellî eden varlık ilişkisidir. Küllî Varlık, Hakk’tır; tecellî eden varlık, yani O’nun Kendisi’nden varlık verdiği varlık; misal, Örümcek’tir, Yılan’dır, Şahin’dir, Kurt’tur ve benzeri… (Hayvanlardan örnek verdiysek de, tabii ki bu varlık bir hayvan olmak zorunda değildir.)

Böylece 3. Ontolojik Düzey, Varlık’ın belirli bir “yön”ü olan bir varlık’ın bilgisidir. Bu varlıkın Mekânsal Hareket’i de, gene Mutlak Varlık’ın Zamansal Nitelik’inin tecellîsi ile belirlenir.

Belki Okuyucu da fark etmiştir ki, Ontolojik Düzey’lerde “yükseliş” ile, git gide Nicelik’ten Nitelik’e bir “yoğunlaşma” ve bir “İç’e Dönüş” söz konusudur.

İlham Kaynağı’nın İlham’ı, sadece kısıtlı bir Örüntü’yü (2. Düzey’de olduğu gibi) değil, fakat tüm “potansiyel Örüntü”leri kapsar. Örneğin; Tıp ve Bilgelik’in de sembolü olan Kutsal Yılan’ı düşünürsek; buna karşılık gelen İlham’ın bilgisi:

  • Kesin, keskin, stabil bir Hareket biçimini;
  • “Göz kırpmayan”, soğukkanlı bir dikkati;
  • Zehir ve ilaç oluşturma yeteneğini ve tabiî olarak bunların bilgisini;

kapsar.

Bu hâliyle, bir Cerrah’ın İlham Kaynağı tam olarak bu kabiliyetin/melekenin kendisidir. Onun tek ve belirlenmiş bir Hareket Örüntüsü değildir. Zira bu kabiliyet bu Hareket Örüntüleri’nin tümünün Yaratıcı Kaynak’ı niteliğindedir. Böylece, 3. Ontolojik Düzey olan Nefs-i Mülhime, kabiliyet/meleke geliştiren Zihinsel/Psişik Güç’ün ilk tecelligâhıdır.

Tecellî eden, Mutlak Varlık’ın Kendi Varlık’ından varlık verdiği her varlıkın, Bütün’de bir “yeri” vardır, ki bu da onun belirdiği “yön”e tekabül eder. Böylece, bu kabiliyet ancak bu Bütün’ün Bilgi’sine tâbî olduğu müddetçe meşrudur, yani Hakk’ın onayına ve iltifatına mazhardır.

Zaten başka türlüsü de düşünülemez. Misal; Cerrah’ın faaliyetleri Hakk’a hizmet etmesi ile Anlam kazanmakla birlikte, tabii ki Cerrah sırf hevâ ve hevesinden insanları ameliyat edemez. Bu her meleke/kabiliyet ve bunlara karşılık gelen her Meslek için geçerlidir. (Mesleklerin İlham Kaynakları ile olan ilişkisine daha sonra tekrar değinmeyi umuyoruz.)

Bu durumda Bütün’ün Bilgi’sini bildiren Vahiy olmadığı takdirde, İlham yozlaşma tehlikesini taşır. Zira Zihinsel Güç, âdeta “kirlenip kararma” tehlikesi barındırır. Bu durumda Kişi bunu Nefsânî amaçlarına yönlendirmiş olur.

02.11.2023

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 511

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir