Alice Aynanın İçinde | Ayna Metaforu

Zihninin sınırları yumuşayınca ne görür insan?
Ne görürse görsün İnsan Ayna'nın içinde, gördüğü kendi iç dünyasıdır/nefsidir aslında. Ayna, bize kendi benliğimizi gösterir.

Zihninin sınırları yumuşayınca ne görür insan? Güzel şeyler, çirkin şeyler, iyi şeyler, kötü şeyler, aydınlık/karanlık/gri şeyler… Canavarlar, hayvanlar, uzaylılar, melekler, gezegenler, yıldızlar, çok ufak canlılar, devasa canlılar, cansızlar, canlananlar, ölenler, nefes, kan, su, ışık…

Ne görürse görsün İnsan Ayna’nın içinde, gördüğü kendi iç dünyasıdır/nefsidir aslında. Ayna, bize kendi benliğimizi gösterir. Maddesel anlamda bedenimizi gösterir; benliğimiz ise bedenimizi değiştirdiği için, bu bağlamda da nefsimizi gösterir bize. Çünkü insanın kişiliği/benliği/nefsi tüm vücudunu etkiler. Özellikle insanın içinde bulunmayı seçtiği/bulunduğu duygu ve düşünce durumu, zamanla kişinin yüz hatlarını değiştirir ve şekillendirir. Çok kaşlarını çatan bir insanın kaslarının arasında, çok gülümseyen bir insanınsa şakaklarında kırışıklıklar olur. Ağlayan bir insan ile ağla(ya)mayan bir insanın gözleri aynı bakmaz, aynı görünmez. Hakikatte İnsan’ın batını ile zahiri arasında, kopmaz bir bağ vardır: Aslında bunlar iç içedir/dış dışadır ve birbirlerine dönüşürler, birbirlerini besler ve değiştirirler.

Böylece Ayna, bir üst boyutta, bize kendi nefsimizi gösterir. Aynalar 3 boyutlu düzlemde bedenin şeklini gösterirken, 4 boyutlu düzlemde kişinin iç dünyasını gösterir. (4. boyut hakkında fikir sahibi olmak isteyenler, İnternet üzerinde 4 boyutlu bir küpün hareketli animasyonunu izleyebilirler: Küp döndürüldüğünde İçerideki küp dıştakine, dışarıdaki içeridekine dönüşür.)

Alice Aynanın İçinden kitabında, Alice yavru Siyah Kedi ile konuşurken şöyle bir söz söyler: “Eğer salon kapısını ardına kadar açıp ayna eve bakarsan koridorun bir kısmını görebilirsin. Senin gördüğün kısmı tıpkı bizim koridora benziyor, halbuki geri kalan kısmı çok farklı olabilir.”. Daha sonra Alice aynanın içinden geçer ve aynanın içini keşfeder. (Aynanın yumuşayıp içinden geçilebilir bir sise dönüşmesi, bilinç ile bilinçaltı arasında sınırların yumuşamasını sembolize eder.)

Ayna, bize bilincimizi gösteriyorsa; Ayna’nın görünmeyen kısımları bilinçaltımızı sembolize eder. Ne zaman aynaya baksak, odanın içini olduğu gibi görürüz. Peki ya aynanın ulaşamadığı yerler? İşte orada nice tuhaflıklar, gizemler, tehlikeler ve ödüller saklıdır.

Kimi şeylere “kötü”, kimilerine “iyi” deriz. Bana sorarsanız, gerçekten de kimi şeylerin iyi, kimi şeylerin kötü olduğunu söylerim. Bununla birlikte, aynanın içindeki her şey, kendi iç dünyamıza aittir. Buradaki kötülükler de, iyilikler de, her türlü tuhaflık ve gizem de, bizim bir parçamızdır. Bu yüzden belki de, aynanın içindeki hiçbir şeyi yargılamamak, kınamamak gerekiyordur. Kötü sandıklarımız bize yardım etmeye çalışan iyiler, iyi sandıklarımız ise bizi kandırmaya çalışan kötüler olabilir. Tabii kötü görünenler düpedüz kötü, iyi görünenler düpedüz iyi de olabilir. Belki de ne iyi ne de kötüdürler; iyi veya kötü olarak gördüklerimiz nötr/tarafsız olabilir, nötr/tarafsız sandıklarımız iyi veya kötü olabilir. Tüm bu sebeplerden ötürü, aynanın içindeki her şeye dikkatli ve temkinli yaklaşmak gerekir.

Alice kitaplarında vurgulanan bir başka önemli unsur ise, Alice’in çocuksu safiyeti, iyi niyeti ve merakıdır. Sanki kitabın yazarı bize şöyle seslenir: Aynanın içini (bilinçaltını, gizemler dünyasını) keşfetmek için, temiz bir kalp şarttır. Aynı temaya Alice Harikalar Diyarında kitabında da rastlarız. Alice masalları, her şeyden önce, bize çocuksu safiyetin önemini anlatır.

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 511

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir