Kişi; Kelimelerin Bilgisi’nde yeterince derinleşir ise, Rüya’nın “yozlaşma”sına karşı bağışıklık kazanır.
Değişkenlerin aldığı değerler bir Bütün olarak deseni oluşturur, yani Model’i meydana getirir.
İnsanın Yanılgı’ya düşmesi demek, kesrette kaybolması, Vahdet’i idrak edememesi/görememesi anlamına gelir. Bunu Akademik cihetten inceleyelim.
Yazı, Dil Arkhitektoniği cihetinden, belirli katmanlara sahiptir. Esasen, Hakk’ın bir tezahürüdür ve Ontolojik Hiyerarşi’ye tâbîdir.
(Seyir İlkesi’nden daha önce bahsetmiş olsak da, bu Yazı’yı tamamen ona ayırdık; ki kendi başlığı altında bulunsun.)
Rüya’da, misal… Hakk’ın ilham ettiği hakikatini, o rüyayı olduğu/görüldüğü gibi yazmadan, bu İlham’ı nasıl Yazı’ya aktarabiliriz?
Bilgi, bizzat varlıktır. Başka bir deyiş ile, biz olduğumuz şeyin bilgisine sahibiz; veya bizzat o bilginin kendisiyiz.
Tabiat içerisinde meydana gelen (her şey) kendi içerisinde tutarlıdır ve kendi özünden gelen mantığına haizdir.
Zât’tan, O’nun Ahadiyyet’inden sonra, yazılabilecek hiçbir şey yok; çünkü O’ndan ötesi yok. Hoş, öncesi de yok ya…
Allah, hayalini nasıl böyle kaim tutar?