Yazı, Dil Arkhitektoniği cihetinden, belirli katmanlara sahiptir. Esasen, Hakk’ın bir tezahürüdür ve Ontolojik Hiyerarşi’ye tâbîdir.
(Seyir İlkesi’nden daha önce bahsetmiş olsak da, bu Yazı’yı tamamen ona ayırdık; ki kendi başlığı altında bulunsun.)
Rüya’da, misal… Hakk’ın ilham ettiği hakikatini, o rüyayı olduğu/görüldüğü gibi yazmadan, bu İlham’ı nasıl Yazı’ya aktarabiliriz?
Bilgi, bizzat varlıktır. Başka bir deyiş ile, biz olduğumuz şeyin bilgisine sahibiz; veya bizzat o bilginin kendisiyiz.
Tabiat içerisinde meydana gelen (her şey) kendi içerisinde tutarlıdır ve kendi özünden gelen mantığına haizdir.
Allah, hayalini nasıl böyle kaim tutar?
Her meleke, bir Sıfat’a bağlıdır. Belirli bir meleke/kabiliyet geliştirip, onun bağlı olduğu bir Sıfat ile tanışıklık kurabilmek için bir mücadeleden geçeriz.
Allah’ın o belirli varlıka yönelik husisi bir veçhesi bulunur, ona husisi olarak Rablik eder ve ona Asl’ı olan İlâhî İsim’i öğretir.
Peki, mana akışı nasıl canlandırılır? Seyir nasıl başlar?
Genesis şiirlerinin bir açılımı olan yazı ise, bu kök-yazı ile aynı Boyutsal Özellikleri taşır...