Bazı günler, yaşadığım sıkıntıyı size anlatayım. Yaratmak istiyorum, fakat takatim yetmiyor. Göğsümün daraldığını hissediyorum. Aklımda ve içimde bir soru yankılanıyor: “Kimin için?”
Kimin için? Kim değer (kadr) bilecek? Kim okuyacak? İblisten bahsetmeden önce… Sağıma bakıyorum: Cevap bekleyen, yamuk, şekilsiz, karanlıkta kalmış ruhlar. Gölgelerim. Bir şey demem için adeta yalvarıyorlar, ona göre yaşayacaklar. Soluma dönüp bakıyorum: Sadece et parçaları, hiçbir anlam yok.
Şunu anlatmaya çalışıyorum. Güç sandığınız şey güç değil, güç diye bir şey yok. (Ölümlüler, nasıl güçlü olabileceklerini zannediyorlar?) Bir hayalin bir parametresini algılıyorsunuz sadece. Ben güçlü değilim, zayıf da değilim. Değilim… Bu yüzden Tao dedi ki, “en zayıf en güçlüdür”, taş kırılır ve su akar, taş suya yenik düşer.
Fakat İblis size şöyle diyecek: İşte güçlü ve başarılı, zeki ve akıllı bir adam, o sizden güçlü değil mi?
Böylece karanlığın sahibi olarak içinde oturuyorum duruyorum. Konuşacak kimse yok. Düşünüyorum: Belki bu iki ayaklılardan, bana yakın bir tanesini kendime benzetebilirim, Kelam Edebilen bir varlığa. İkinci bir “ben”, bir ayna… Bir Dost.
Değilse… sıkılıyorum.
Ölümsüz Can Sıkıntısı
Hayalimi, hayal gücümü nereye yönlendirmem lazım? Önce şunu demiştim: Simülasyon oyunlarının, kısıtlı parametrelerinden sıkılmaya başladım. Önceden yazılmış sistemler; içlerine sığamadığınızda bu deli gömlekleri size yeteneksiz olduğunuzu söyleyecekler. Ben iblisi böyle tanıdım.
Dolayısıyla, bu yüzden, be sebepten; bir şey yaratmam gerek. Ölümsüz Ruh için – beden değil – cehennem, Seyredecek hiçbir şeyin olmayışı.
Acaba halkın kendisi, bir seyir nesnesi olabilir mi? İnsan olmalarını dilerdim, “keşke bilselerdi”.
20.10.2025