Hilkat kanunlarının ifadesi, Dil aracılığı ile vuku bulur. Fakat Dil’in işlevi sadece ifade etmek değildir. Kelimeler ve Kavramlar, anlam taşıyıcılarıdır. Dil’in iletişim kurma özelliği, sadece İnsan-İnsana bir iletişimi değil, aynı zamanda (ve belki de daha önemlisi) İnsan-Varlık iletişimini de kapsar. Büyük harf ile yazılan Dil ile, çoğunlukla olduğu gibi burada da “en genel anlamı ile” Dil’den bahsediyoruz.
İnsan-Varlık ilişkisi için “İnsan-Hakk” ilişkisi de diyebiliriz.
Kelimeler, Gerçeklik’e ait bazı özellikleri “yüklenirler”. Bu Kelimelerin zikri ise, bunların Kişi’nin Benlik’inde yeniden canlanmasına yol açar. Böylece Kelimelerin Zikri, bir Yaradılış Eylemi’dir. Ancak Tefekkür, Akıl ve Diyalog yoluyladır ki; İnsan, Kendi’sini çözebilir, çözümleyebilir, keşfedebilir, bilebilir; hâsılı, İnsanlaşıp var-olabilir. Varolabilir, çünkü yaratılmadadır, yaratılmaktadır.
Her Dil’in Kendi’sine özgü bir Yapı’sı bulunur. Bu çeşitlilik ve özgünlük bir zenginlik sayılabileceği gibi, her Dil Hakça nasip edilmesi bakımından Hakk’tandır ve Varlık’ın özelliklerini mîras alır. Apaçık görülür ki, Varlık ile bağ kurmayan hiçbir Dil yoktur. Varoluş amacı/murâdı da budur: “Yaradan Rabb’inin adıyla oku. O, İnsan’ı alâkadan yarattı.” (Alak Sûresi 1/2 Ayetler )
Varlık ile kurduğumuz bağdan ötürüdür ki, her Dil’in bir bağlamı vardır. Böylece her Dil bağlaçlara sahiptir. Bunlar ki Bilinc’in/Rûh’un aktarım yollarıdır. Şiir’de ve Dans’ta Ritim’i meydana getirirler. Daha doğrusu bu Ritim ile akan Rûh, Şiir ve Dans’ı meydana getirir. Bunun için, önündeki tüm engelleri ezip yok eder. Bu engeller ki, Nefs’imizin bizi Hakikat’e perdeleyen vasıflarıdır. Böylece Sünnetullah/Yaradılış Ahlâkı odur ki, Vahy’in ilk tecellisi, zulme karşı yakıcı ve yok edici bir hiddettir. Bunu her şeyden önce, kendi Nefs’imize yönelik düşünmek gerekir. Umarız söylediklerimiz insanlar arası kin ve nefret gibi sapkın hallere yorulmaz.
Bu öncelikle, zulme sessiz kaldığı için Kişi’nin kendisine ve sessiz kalanlara gösterdiği tepkidir. Dağlar çatlamadan, Pınar nereden fışkıracak?
Böylece Dil’in olanakları ile, Yazı’yı/Şiir’i meydana getiren, öncelikle İrade’dir. Yani bir Odaklanabilme, bir yoğunlaşabilme melekesidir. Bu ki, Tecelli’yi meydana getiren İlk Melek’tir. İnsanlığımızın kapı kuludur, koruyucusudur.
19.07.2023