Çizim ve Lineer Programlama

Değişkenlerin aldığı değerler bir Bütün olarak deseni oluşturur, yani Model’i meydana getirir.

(Endüstri Mühendisliği bitirme tezi bağlamında yazılmıştır. Bu bağlamda Mühendislik Epistemolojisine aittir.)

Anladığım kadarıyla, biz bir çizim yapıyoruz. Belirli kısıtlarla Sınır’lı bir Model oluşturmak, tam olarak “çizim”in tanımıdır çünkü.

Her çizimde, öncelikle Şekl’i belirginleştirmeye çalışırız ve ana hatları belirtmek isteriz. Bu, özellikle renge değil çizgiye dayalı çizimler için geçerlidir; bunun Endüstri Mühendisliği’ndeki karşılığı ise Lineer Programlama, ki özü itibariyle aynı şeyler. O zaman, diyebiliriz ki bizim “belirli kısıtlarla sınırlandırılmış bir model kurmak” dediğimiz “çizgilere dayalı çizim” ile esasen aynı şeydir.

Görsel, düşünce, neredeyse her zaman anlaşılmayı kolaylaştırdığı için, bu benzetim (benim açımdan) konunun anlaşılması için çok değerli.

Çizim yaparken, evet, Sınır’ları belirginleştirmek isteriz; fakat pek çok kez oranların ve ölçülerin dengesini sağlamak için, örüntünün örüleceği bir “taban”a ihtiyaç duyarız. Bu, Boyutsal Nitelik’lerin adalet ile ölçülebilmesine olanak tanır ve örgüleri ve düğüm noktaları bu tabana göre kurarız-ölçeklendiririz-dokuruz.

Ayrıca ekleyelim ki, bu bakımdan çizgilerle-çizim ve lineer-programlama bir “dokuma işi”dir; “örüntülerin dokunması” anlamında.

Çizimde oluşturduğumuz taban, ölçülerin (çizgi uzunluğu ve biçiminin) konumlanmasını sağlar ve Lineer Programlama’da bu “taban”a “kısıt değişkenleri” karşılık gelir. Öyle ki bunlar dokumanın ilk aşamasında yer alan tabandaki ilk dokuma katmanı gibi, belirlenebilecek çeşitli potansiyel desenlere ev sahipliği yapar. Değişkenlerin aldığı değerler ise bir Bütün olarak deseni oluşturur, yani Model’i meydana getirir.

Bunlar çizimin ve lineer programlamanın esasları. Bundan sonra ise bu Sınır’ların nasıl belirleneceği sorusuna geçeriz.

“Sınır” kavramını iki cihetten (açıdan) düşünürüz: İçten-dışa veya dıştan-içe, yani ya yakından-uzağa ya da uzaktan-yakına bir Hareket’in “durduğu” yerde Sınır belirginleşir. Bu sebepten Sınır’ları belirlemek için ya bir Artış (merkezden büyüme) ya da bir Azalma (merkeze doğru küçülme) düşünürüz. Tasvir edilecek objeye veya modellenecek duruma göre bu ikisinden birisini (bazen de ikisini birden) seçeriz. Bu, Hareket’in biçimi (yönelimini) belirler. Lineer Programlama’da buna “objektif (amaç) fonksiyonu” deriz ki “amaçlanan yönelim”i ifade eder.

Amaç Fonksiyonu’nu objenin tabiatına göre belirleriz. Çizimde de bu objenin en gerçekçi tasvirini elde edilmesini amaçlar; mesela elma “içten-dışa büyüme (artış)” davranışının sonucu oluşa geldiği için, tabiatındaki oluşum yönelimine aynı yönde hareket etmek daha tutarlı sonuçlar verir.

Daha sonra, seçilen obje veya duruma (yani bunun tabiatına) en uygun çözüm metodunu/hareket tavrını seçmek isteriz. Bu (tavır) kaçınılmaz biçimde, direkt olarak Tabiat’tan ilham alınır; çünkü tüm büyüme-küçülme hareketlerini ve bunların çeşitli tarzlarını ancak Tabiat’tan gözlemleriz. Sonra da tabiatta gözlemlenen hareketin Seyr’ini, belirli bir Dil ve Yazım Aracı üzerinden izleriz. Bu, çizimde sanatsal stilleri ve Programlama’da Algoritma’ları meydana getirir.

En son, tasvirimizin/modelimizin Gerçeklik ile olan uyumunu kontrol eder ve tartışırız. Programlama söz konusu olduğunda, programı simüle eder ve farklı değişkenler ile çalışıp çalışmadığını denetleriz.

12.03.2025

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 556

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir