Derviş Selâmı

El, yaranın üzerini örter.

El, yaranın üzerini örter. Onu öyle her gelene geçene göstermez. Nasıl bedenin çıplaklığı varsa, nefsin de çıplaklığı vardır, ayıp değildir gerçi. Aksine dilenen, umulan odur ki, maskeler bozmasın insan veçhinin tabiîliğini. Nefsi de fazlaca “giydirmek” ayıptır esasen.

Gene de, yaralar görüldü mü tekrar acır. Dokunulan yerin sızlaması gibi, Gelin görün ki; dost, dostunun yarasını görendir. Aşıkların ise yüreği yaralıdır, oklanmıştır. Bu yüzden Derviş Selâmı odur ki, sağ el yüreğin üzerini, yarasını örter. Böylece, dostlar yaralarını hem anar hem saklayıp sırlarlar. Sembolik dil, hem zikreder hem sır eder.

Gelin görün, gelin görün…

Gelin görün ki, bunu okuyacak kaç kişi kalmıştır? Bunu da geçelim, artık insanlar irfânî olana düşmanlık etmekte değil midir?

O zaman Söz’ü biraz daha açalım. Açalım ki, ipin ucu daha uzasın. Çünkü Çağ’ımız insanı Merkez’den ne kadar uzaklaşmıştır!

Merkez Sembolizmi, Metafizik Geleneksel öğretilerde önemli bir yer işgal eder. Başlangıç olan Yaratıcı Köken’e işaret eder. Her şey ondan doğar ve ona döner.

Her yönde eşit şekilde ışıma yaptığı zaman, Merkez’den, ucu açık bir çember elde ederiz. Bu iki boyutlu çember, üçüncü bir boyutta daha hareket ederse, (hareket aslında Merkez’in Kendi İçi’nedir), ucu açık bir Spiral elde ederiz. İç’e yönelik hareketin kaydını alırsak, yani hareket yolunu çizer ve Spiral’e eklersek, bir Ok’un temel formunu elde ederiz.

Buna “eklemek” dedik, fakat gerçekte bir şeyi eklediğimizden değil, Muhayyilemizde oluşan hareketin suretini kâğıda aktarmaktan bahsediyoruz. Bir de Ok’un öteki ucu vardır ki, Ok buradan Kendi İçi’ne doğru atılır. Alice’in tavşan deliğinden düşmesi/atılması veya bir Kozmik Solucan Deliği’nin Kendi İçi’ne atılması/açılması gibi. Böylece Ok “atılınca”, kendimizi bambaşka bir diyarda buluveririz Sağ kalır isek, kendimizi de başka bir insan olarak, Kendi’mize daha yakınlaşmış buluveririz “Ben” yaralanır ve “Kendilik”e bu yaradan yol bulur. Bu yol, “eğilir, bükülür” ve Kelime olur. Böylece Dil, Varoluş’un Merkez’inden türer ve Âlemlere anlam katar; ona Ruh, böylece İnsan ile üflenir.

Derviş Selâmı’nda ise, El tekrar Yürek’in üzerine gider ve aynı Spiral formu tekrar çizer ve izler. Burada esasen iki simetrik sureti delen iki simetrik Ok vardır ki, bu iki Dost’un Kendi İçi’nden birbirinin Kendi İçi’ne atılır. Varoluşsal Köken’i gereği, Coğrafya fark etmeksizin, Aşk’ın Ok’unu yiyenin “eli kalbine gider”. İnsan olduğu müddetçe, bu böyledir. Olmayana biz ne diyelim. Zaman’ın Son’una kadar da böyle olacaktır.

Sembolik Dil’in daha ayrıntılı açıklaması için, Rene Guenon’un Haç Sembolizmi adılı kitabını tavsiye ederiz.

13.02.2024

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 511

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir