“Çok canımı yaktılar. Beni hiç dinleyen olmadı. Anlamak isteyen, anlayan olmadı.”
Böyle söylüyorsun
Ve lanet etmenin eşiğine geliyorsun:
Hayata, Hakk’a, Rab’bine…
Yavaşla,
Düşün:
Hakikat, bu mu?
Yoksa bir yanılgı, bir illüzyon mu
Ve bir günah keçisi mi arıyorsun?
Ne çabuk unutuyorsun:
Ağaçları,
Çiçekleri,
Kedileri;
Esen rüzgarını,
Doğan ve batan Güneş’i,
Mavi gökyüzünü,
Ve bulutları izlediğin günleri,
Dalgaların sesini,
Gece şiirler yazan Ay’ı,
En önemlisi:
Seni dinleyen ve anlayan dostlarını ve arkadaşlarını.
Onlar sana hiçbir zaman ihanet etmedi.
Onlar masum.
Rab’bin ise seni hiç terk etmedi.
Bir avuç zalim uğruna,
Onları terk mi edeceksin?
Onlara lanet mi edeceksin?
Sen de mi, vicdansızlardan olacaksın?
Sen suçlayan gözlerle baktığın için,
Onları göz ardı ediyorsun.
Böylece unutuyorsun ve diyorsun ki:
“Beni seven olmadı.”
Geçmiş hataları ve suçları,
Sebeplerini ve sonuçlarını,
İzlerini ve yaralarını düşünmek;
Şüphesiz bunlar bir suç veya günah değildir.
Kimsenin ne bunu kınamaya
Ne de şikayet etmeye hakkı vardır.
Böylece aşağılayanlar ve kınayanlar,
Onlar şüphesiz zulmediyorlar.
Her şeyin ayan beyan ortada olacağı
Ve kimsenin kaçamayacağı o gün gelince,
Onlara soracağız.
Onlarınsa dilleri dönmeyecek,
Verecek cevapları olmayacak.
Hakk, masumu korur ve gözetir.
O, hesabı çabuk kesendir.
Ondan saklayabileceklerini sanıyorlar.
Hesap gününde görecekler,
Fakat artık onlar için geri dönüş olmayacak.
O gün gelince zalimler de
Sabredenler, inananlar ve iman edenler de hak ettiklerini bulacaklar.
O, Settar’dır. Kusurları örtendir.
Rab’bin kusur işleyenlerin,
Sadece canını yakmak için,
Kusurlarının yüzlerine vurulmasından haz etmez.
Böyle bir tavrın, kimseye faydası dokunmaz.
İşledikleri günahları yalanlayıp,
Suçu masumların üzerine yıkmaya çalışanlara gelince;
Bunlar da şüphesiz zalimlerden olmuşlardır.
Artık böyleleri ile bizi baş başa bırak.
Onların hesabını Biz keseceğiz.