Kasem olsun döküldüğü zaman Yıldız’a
Necm Suresi 1-3. Ayetler
Arkadaşınız sapmadı ve azmadı
Ve o hevâsından konuşmaz
Biraz daha Yıldızların İlmi’nden bahsedelim. Fakat her şeyden önce şunu belirtelim: Biz sadece ve ancak İnsan İdrâki’nin Uyanış’ı ile ilgileniyoruz. Değilse, Yıldızlar’a uzak olan bazı kimseler gibi kendi nefsimizin heva ve heveslerini yansıtıp da, Ruh’umuz ve seçimlerimizin sorumluluğunu inkâr edip terk edecek değiliz.
Hayır, Ruh’um Sadr’ımdadır ve Allah Adil’dir. Ve herkes mutmain olabilecek bir istidat ile yaratılmıştır. Bireysel farklılıklarımız bu genel geçer İlke’nin dışına çıkmaz ve Allah’ın bu Sünnet’i değişmez.
7 Renk ve 7 Nefs Mertebesi sabittir ve bireysel varoluş koşullarına göre değişmeyen, ve zamana bağlı olmayan Ontolojik İlke’lere dayanırlar. Bununla birlikte bireysel farklılıklar bir gerçekliktir ve her insan teki, kendine özgü(n) ve özel ve asla tekrar etmeyen bir Nefs ile yaratılmıştır. (Nefs ile Ruh’u karıştırmamak lazım.) Peki bunu nereden biliyoruz? Şu Ayet’ten: “Allah her an yeni bir şen’niyyettedir (Realite’dedir).” Demek ki bir Ân’da doğan, Doğuş’a gelen Nefs de yeni bir nef(e)stir.
Yıldızların İlmi’nden bahsetmek uzun ve aşamalı felsefî-mistik bir süreçtir; ve tam da bu sebepten, kimlerin sahtekâr olduğunu tespit etmek bizim için oldukça kolaydır. Felsefî Argümantasyon’u bir kenara atıp, işi sadece mistik ve dayanaksız birer dedikoduya çevirenler, günümüzde kendilerine “astrolog” demeyi pek seviyorlar (!). Oysa Yıldızların İlmi gerçekten ne avama anlatılacak iştir ne de avam işidir. Sadece Âlimler sınıfına mahsustur (yani Ül’ül Elbâb’a) ve Âlem’in metafizik-müteşabih yorumlanması anlamına gelir.
Bu da Yer ile Gökler, Nefs ile Ruh, İnsan ile Âlem arasındaki varoluşsal tekabüliyetin anlaşılmasını amaçlar. Ancak bu temel felsefî ve metafizik argümantasyonlar sayıldıktan ve idrak edildikten sonradır ki, İnsan ve Âlem ayrı(şık) düşünülmekten kurtulur ve o ikisini tevhid üzerinden anlatan Kelam zuhur eder, ki onda da özne-nesne ayrıklığı olmaz. Dolayısıyla, öznenin heva ve hevesleri üzerinden nesneye yaklaşması da söz konusu olamaz. Mesela; bu İdrak’te bir Kişi, Yıldızlar’ı falcılığa alet etmez.
İşte size, bu Yazı’nın dayandığı Kur’an Ayet’leri:
Ve o en yüksek ufukta idi
Necm Suresi 7-11. Ayetler
Sonra yaklaştıkça yaklaştı…
Böylece iki yayın arası kadar, belki daha da yakın oldu
Ve böylece vahyetti kuluna vahyettiğini
Fuad gördüğünü yalanlamadı
Dolayısıyla Yıldızlar’ı anlamak isteyenin Kur’an’a ve hususen Necm (=Yıldız) suresine bakması gerekir. Bu (Ayetler) aynı zamanda neden onun falcılığa alet edilemeyeceğini de gösterir/anlatır.
Gene de, ben size bir kıyak geçeyim ve işin Teorik Temel’ini [Theoria Fundemantum] anlatayım – biraz.
“Yukarıda Olan, Aşağıdaki ve Aşağıda Olan, Yukarıdaki gibidir…”
İnsan özü itibariyle bir Küçük Âlem’dir ve Âlem de bir Büyük Âdem’dir. Aynı zamanda, Kişi 4. Nefs Mertebesi’nden başlayarak kozmik ölçekli rüyalar görmeye de başlar ve giderek kendi Nefs’ini ve Rabb’ini daha yakından tanır hâle gelir. (Bu da) Kişi’nin Zaman’da Geri-dönüş’ü ile İç’sel Hayal’de Mânevî Nitelik’lerin yeniden canlanması anlamına gelir. (Bakalım Yazı bundan sonra nereye gidecek.) Bunlar da İç’sel Hayal’de yani Rü’yet’’te, Yıldız Burçları olarak görülebilir. (Bu ifade gündelik “astrolojik kavram”dan farklı ve esas itibariyle daha genel bir ifadedir. Çünkü Argümantasyon’un şu aşamasında Sınır’landırılmış değildir.)
Ama daha bir’den on’a kadar saymayı beceremeyen, ve Hakk’a ve Adalet’ine inanmayanlar, bunu nereden bilsin, nasıl anlasın?
Ama Falcılık onlara kolay geldi, bu yüzden onu tercih ettiler, “nefslerine böylesi hoş göründü”.
Öyleyse bu sözden mi şaşırıyorsunuz?
Necm Suresi 59-61. Ayetler
Ağlanacak hâlinize gülüyorsunuz
Ve siz gaflete dalanlarsınız
Artık Allah’a secde ve kulluk edin.
21.10.2025