İç’sel Hayal cihetinden; ki bahsettiğimiz gibi, İnsan için bu Rüya’ya, Hakk için Realite’ye tekâbül eder; Prima Materia’nın dönüşümü ve (dönüşenin) Şekil alması görüleni meydana getirir. Bu sürecin incelenmesi ise, hem İnsan’ın hem de Kozmos’un anlaşılması yönlerinde gerçekleşir.
Antik Simyagerler, İnsan’a Küçük Kozmos ve Kozmos’a da Büyük İnsan da derler. Aynı zamanda bu biçimde, “en küçük olan”ın “en büyük olan”a tekâbül ettiği de söylenir. Görüş, “en küçük olan”a derinlemesine/odaklanarak/yoğunlaşarak baktığında “en büyük olan”ı görür ve tersi de geçerlidir.
Bu sebepten İnsan’ın Kozmos’un anlama çabası, aynı zamanda kendisini anlama çabasıdır, ki gene burada bahsettiğimiz simetri geçerlidir.
Bunun en açık kanıtı şudur ki; Kozmos, ancak Görüş’e sahip bir Gözlemci sayesinde anlaşılabilir. Bu anlam ise ancak Kelime’ler ile canlandırılır. Böylece Kâmil İnsan, Kelime’leri ile Âlem’e ve hatta Âlem’lere can katar. Kendisine üflenmiş olan Ruh’u Âlem’lere üfler.
Gözlem ise açıkça İnsan tarafından gerçekleştirildiği ve ondan “ayrı” düşünülemeyeceği için, İnsan Kendi’sini anlamadan Kozmos’u da anlayamaz.
Bu ise kaçınılmaz olarak “Neden?” sorusunun sorulmasını sağlar. Demek ki, İnsan Neden’leri öğrenen olmakla birlikte, “Neden Göz’lediğini, Göz’lem yaptığı” anlamak ile mükelleftir. Ancak bu sayede, İnsan-Kozmos simetrisini anlamlı biçimde okuyabilir. İşte bu sebepten, eski Simyager’ler, metinlerini öyle yazmışlardır ki, anlaşılması için hem İnsan denilen kitabın hem de Âlem denilen kitabın, bu Kitap ile birlikte okunması gerekir. Aynı durum Kur’an için de geçerli olmakla birlikte, Kur’an “apaçık yazılmış ve İnsan’a kolaylaştırılmıştır”. Bu minvalde Kur’an sembolik ifadeler barındırmakla birlikte, özellikle “kolaylaştırılmış” bir nitelik taşır. Özel durumunu da belirmiş olalım.
Simya’ya dönecek olursak; İnsan-Kozmos-Kitap üçlüsünün, Birlik Ruhu ile sembolik okuması, aynı zamanda bahsettiğimiz olgulardan ötürü bir Dönüşüm İşi olarak da adlandırılır. Keza okumak, bu minvalde, Okuyucu’nun Kendisi’ni de okuması anlamına geleceği için, Dönüşmesi anlamına gelir. Dönüştüğü için bilir ve bildiği için dönüşür. Neden’lerin bilgisine sahip olduğunda ise, artık Dış’sal unsurların etkilerinden kurtulur.
Altın Sembolizmi, bir yandan bu “tepkimeye girmeme hâli”ni sembolize eder. Kral Midas’ın Yalnızlığı’nda buna değindik.
Simyager, Logos’un Materia’ya tecellisini gözler. Bu hem İlâhî Logos Kozmos’taki tecellisi olarak, Kozmolojik açıdan düşünülebilir; hem de Kişi’nin Zihn’inden [Logos’un kısmî tezâhürü], Beden’ine [Materia’nın kısmî tezâhürü] tecelli eden davranışlar/eylemler/özellikler olarak, Psikolojik açıdan düşünülebilir. Bu simetride; Karanlık, Cehalet’i veya niteliklerin açığa çıkmayışı/çıkamayışı sonucu görülen durumu ifade eder. Bu da Materia kutbuna tekâbül eder, ki bu durumda kişinin maddeleştiğini/materyalleştiğini söyleriz. Tam tersi biçimde, Bireyleşme süreci, Logos’un tecellisi ve Bilinçlenme olarak kendisini gösterir, ki bu da Aydınlanma olarak ifade edilebilir.
05.02.2024