Düşünce Sistemlerinin Çöküşü

Bir Mekr, yani “kurulan, tasarlanan, örülen şey” tanımına tam olarak uyan, bir Düşünce Sistemi olarak da anlaşılabilir.

Hak, Nahl Suresi 26-27. Ayetlerinde buyuruyor ki:

Kad mekerellezine min kablihim fe etallahu bunyanehum minel kavaıdi fe harre aleyhimus sakfu min fevkıhim ve etahumul azabu min haysu la yeş’urun.

Summe yevmel kıyameti yuhzihim ve yekulu eyne şurekaiyellezine kuntum tuşakkune fihim, kalellezine utul ilme innel hızyel yevme ves sue alel kafirin.

Onlardan öncekiler mekr yaptı (tuzak kurdu). Allah onların binâlarına kaidelerinden (temellerinden) geldi, sakf (tavan) üzerlerine çöktü ve azap onların farkında olmadıkları taraftan geldi.

Sonra kıyamet gününde onları rezil eder ve der ki: “Nerede haklarında muhalefet edip düşman kesildiğiniz ortaklarım?”. Kendilerine ilim verilenler: “Şüphesiz bugün rezillik ve kötülük kâfirler üzerindedir.” dediler.

Nahl Suresi 26/27. Ayetler

Nahl Suresi’nin bu ayetlerini, belirli bir “yön”e yönelik yorumlamak istiyoruz. Bunu özellikle belirtmek istedik, keza “Vahy’in Çok-Yönlülüğü”nde bahsettiğimiz sebeplerden ötürü, böyle bir yorum Ayet’in anlamını “kuşatmaz”. Fakat onun belirli bir bağlamda “açılmasını sağlar”.

Ayette bahsi geçen Mekr kelimesi, “tuzak” anlamına gelip, “kurulan, tasarlanan, örülen şey” olarak anlaşılabilir. Her Mekr’in ise bir kuruluş niyeti/amacı bulunur. Bu kurucu niyet, aynı zamanda “desen tasarımında” hem başlatıcı hem de belirleyici bir rol oynar. Bu sebepten, desenin karmaşası ne olursa olsun, az veya çok karmaşık, her Desen’in kurucu unsurları bulunur.

Misal; “desen ören hayvan” olan Örümcek, her zaman Ağ’ını belirli “dayanak”lara dayandırmak zorundadır.

Bu “dayanaklar”, Düşünce Sistemleri söz konusu olunca, Varsayım adını alır. Böylece bir Mekr, yani “kurulan, tasarlanan, örülen şey” tanımına tam olarak uyan, bir Düşünce Sistemi olarak da anlaşılabilir.

O zaman diyebiliriz ki; Mekr’edilen Bina, “kurulan, tasarlanan, örülen şey” olan Düşünce Sistemi’dir. Bu “bina”nın “dayanak”ları, Düşünce Sistemi’nin Varsayım’ları olup esasen asılsızdır. Yani Vahy’e dayanmayıp, nefsânî heva ve heveslerin bir ürünüdür.

Bu Varsayım’ların [assumption] ne olduğunun gösterilmesi ve Hak’ça bir karşılıklarının olmadığının gösterilmesi (yani Realite ile uyuşmadıklarının gösterilmesi), tüm Sistem’in “çökmesi” için kâfidir. Böylece “bina”nın “tavan”ı çöker, keza asılsızdır.

Ne var ki, Mekr kurmakla meşgul olanlar, bina ettikleri tuzağın karmaşasına o kadar yapışmış hâldedirler ki, tuzaklarını (yani “kurulan, tasarlanan, örülen şey”lerini) hangi Varsayım’lar üzerine kurduklarını (ve bunların asılsızlıklarını) dâhi fark edemezler. Bu sebepten ve böylece azap onlara farkında olmadıkları yerden gelir.

Tüm Ağ’ı bozmak için, “dayanak”larına bağlanan zayıf “temelleri” bozmak yeterlidir.

Kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden o bilmezlere (putlara) bir nasib ayırırlar… Tallahi (Allah’a yemin olsun ki), yaptığınız uydurmalardan elbette sorulacaksınız.

Nahl Suresi 56. Ayet

26.01.2024

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 532

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir