Bu yazıyı Tasarımların Doğuşu ile birlikte okumak gerekir. Çünkü, Tasarımların Doğuşu gerçekten de Niceliksel Kontrol’den önce gelir. Yani; bir Tasarım olmadan, bir (niceliksel) Ölçüm’den söz edemeyiz. Tasarım ise fikir ile alakalıdır, bir İdea’ya/Arketip’e karşılık gelir.
Mesela; “Kare” fikri için Ölçüm lüzum değildir; keza “Kare”yi (niceliksel) Ölçüm yapmadan, Merkez-Sayı-Yön-Eşitlik-Açı-Yayılım/Yönelim-Sınır-Şekil kavramları üzerinden tanımlayabiliriz. Bu durumda, “Kare’nin İdea’sı” şu şekilde tanımlanabilir:
[Kare, Merkez’den (Orijin’den) 4 Yön’e, aralarında Eşit-Açı bulunacak biçimde gerçekleşen yayılımın (veya yönelimin), aralarında Eşit-Açı bulunan 4 kenar ile Sınır’landırılması sonucu oluşan Geometrik Şekil’dir.]
Veya daha basit bir ifade ile: [Kare, 4 kenarı birbirine eşit ve kenar açıları eşit şekildir.]
İki tanımda da, Ölçüm’e ihtiyaç duymayız; keza Şekil’in tanımlanması Merkez’den Doğuş ile meydana gelir. “Oran” ve “Eşitlik” fikirleri ise, sadece Sayılan’ın Merkez’e olan alakasını ifade eder. Bu durumda Muhayyile’mizde oluşan Kare (veya herhangi bir Şekil’in) fikri, esasen “Ölçüm’süz”dür. Gene bu sebepten, hayalimizde oluşan Şekil’leri “ölçmeye çalıştığımızda”, Hayal’in yapısı bozulur veya değişir. Keza Tasarımların Doğuşu “İç’sel Doğuş”a tâbîdir, “Dış’sal Sınır’landırma”ya değil. İç’sel Hayal’de “Dış” ne arasın?
Bir (kişisel anı) ekleme(si) yapalım. Yıllardır hayalimde mükemmel bir çember çizmeye çalışırdım; karanlığın içinde, ışıktan bir çember. (Üstelik bu öyle bir alışkanlık haline gelmişti ki, çoğunlukla bunu yaptığımın farkına varmazdım. Kaşınan bir yarayı kaşımak gibi…) Fakat ne zaman bir kenarına baksam, Manzara değişiyordu. Sonra çemberi ufak çizgilerin bir birleşimi gibi düşündüm. Bu sefer düzgün bir çembere yaklaştı ama kesikli-kesikli idi. Sonra noktaları merkez çevresinde döndürerek birleştirmeye çalıştım. Bu sefer de şekil hareketli hâle geldi ve her noktayı hareket ettirmek, yani buna odaklanmak zordu ve şekil gene kayboluyordu. Sadece, Merkez’e odaklanmak ile şekli mükemmelen Muhayyile’mde oluşturabildiğimi fark ettim. Bu da, Hayal’in içinde Söylenen Söz ile “dayanak’lı” kılınmadığı müddetçe, kolayca kayboluyordu.
İşte Matematik, Cebir ve genel olarak Dil; (zikir ile) Hafıza’daki Nitelik’leri “çağırarak” Muhayyile’nin “canlandırdığı” Hayal’e “sabitlik” sağlar. Yani buna olanak sağlar.
İç’sel Hayal’i Hakk cihetinden düşünürsek; Allah “Kün (Ol)” emri ile oldurduğu Yaradılış’a, Hayy esmâsı ile “can verir” (dirilik verir, hareket ettirir) ve Kayyum esmâsı ile ona “sabitlik” sağlar, bunlar ise O’nun Hafız ismi ile hıfzettiği İsim’leridir.
Allahu la ilahe illa huvel hayyul kayyum…
Allah: O’ndan başka ilah yoktur. O, Hayy, Kayyum’dur…
Bunları Ayet el Kürsi’den (Bakara/255) okuruz. (Gelenek’in açısından) Ayet, Cebir ve Matematik’in de esasları hakkında bilgi verir. İdrak edenler için, bu Ayet, Kürsü’nün altındakiTasarımların Doğuşu’nun Hikmet’ini barındırır. Aynı Hikmet, Kabusların Oluşumu’na (“kabus tasarımları”na) karşı da koruma sağlar. Bu yüzden gece uyumadan önce (abdest alınması ve) okunması tavsiye edilir.
Kabusların Oluşumu ile Cebirsel Nitelik’lerin arasındaki ilişkiye, Kaos-Logos diyalektiği üzerinden, gene aynı başlıklı yazımızda değinmiştik.
Allah: O’ndan başka ilah yoktur. O, Hayy, Kayyum’dur. O’nu ne bir dalgınlık ne de bir uyku tutar. Göklerde ve yerde olan her şey O’nundur. Kimdir ki İzni olmaksızın O’nun katında şefaatte bulunabilecekmiş? Onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. Onlar, O’nun ilminden ancak dilediği kadarını kavrayabilirler. O’nun Kürsü’sü gökleri ve yeri kuşatmıştır. Bunları korumak O’na ağır gelmez ve O, Aliy’dir, Azim’dir.
Bakara Suresi 255. Ayet (Ayet el Kürsi)
03.12.2024