İmge Seçimi

Hakk’ın yazdığı hikâyede huzursuzluk yoktur. Izdırap da, Neşe de birlikte ve Âhenk içinde bulunur. Korku filmlerini, ancak beşer çeker.

Ontoloji kategorisindeki yazılarımızda bahsettiğimiz gibi; İç’sel Hayal, Hafıza’da muhafaza edilen İsim’lerin tezâhürü ile oluşur. Burada faaliyet gösteren, Hayal’i oluşturan yaratıcı kabiliyete Muhayyile deriz. Bu itibar ile, bir İmge, asla sadece bir görüntüden/görünümden ibaret değildir. Arkasında kendisini oluşturan bir Nitelik, bir İsim (Esmâ) saklıdır.

İmgeler, birer hikâye taşıyıcısıdırlar. Bu hikâye ile birlikte, kendileri ile birlikte getirdikleri bir anlamın da taşıyıcısıdırlar. Anlam ise bağlamda görünür hâle gelir; yani hikâyede.

Böylece İmge’ler edinmek, anlamı “görebilmek” için esastır. İmge ise, hikâyelerden edinilir, özümsenir. Bu sebepten hangi hikâyeyi okumayı seçtiğimiz, hangi İmge’leri edinmeyi seçtiğimiz, yaşamımıza hangi anlamı kattığımızı belirler.

Hikâye, Zaman’ın Seyr’i ile oluşan şeydir. Hikâyenin tekrar okunması, Zihn’i hikâyenin bağlamına göre yeniden şekillendirir. Hikâyenin ana fikrine göre, ne kadarını kabul edip, ne kadarını reddedeceğimizi kendimiz seçeriz. Ne var ki; bu, hikâyede ortaya çıkarılan bilinç-dışı unsurları, Zihn’imizin her türlü özümsediği gerçeğini değiştirmez.

Hikâye, seyredilen şeydir. Misal; ağacın silüetini seyretmek de, esasen onun hikâyesini okumaktır. Bulutları seyretmek bulutların, çiçekleri seyretmek çiçeklerin, göğü seyretmek göğün hikâyesini okumaktır.

Hakk’ın yazdığı hikâyede huzursuzluk yoktur. Izdırap da, Neşe de birlikte ve Âhenk içinde bulunur. Korku filmlerini, ancak beşer çeker. Korku filmini/hikâyesini gerçekten dehşet verici yapan, anlamsızlığıdır. Kahkaha atılası yapan ise, bunu izleyenin, bunda anlam arayışıdır.

Bu durumda, iyilerin kazandığı hikâyeleri okuyan, iyilerin kazandığını görmek istediği için bunu yapar. Kazanmak ise, (her zaman) hayatta kalmak değildir, Yazar’ın ve Okuyucu’nun Gönl’ünde yer edinmektir. Bu, Hikâye Karakteri’nin Ruh’en “ölümsüzleşmesi” anlamına gelir. Ölümsüz olan ve seyredilmeye lâyık olan, ancak Âşık’ın Ruh’udur. “Görülmeye değer” bir şey kalmayınca, “sahne kapatılır”. Aşk’a yer olmayan “bir sahne”de, “görülecek şey” kalmamıştır. O zaman, Allah o İç’sel Hayal’i “helâk eder”. Neden etmesin? “Bu sahne”nin artık bir değeri kalmamıştır.

Bunlara neden değindik, lafı neden uzattık? Şu gerçeği ifade etmek için: Biz, Realite’yi anlamak için İmge’lere muhtacız. Bunları ya Allah ilham eder ya da ilham edileni hikâyelerden okuruz. Fakat İlham’in bir de şeytânî/nefsânî olanı vardır. İşte Okuyucu, şeytânî ve Rahmânî olanı ayırt etmekle yükümlüdür. Neyin Hakk’ın Huzur’unu miras aldığını ve Âşık’ın Ruh’u ile yazıldığını, neyin ise huzursuzluk ve dehşet yaydığını fark etmekle yükümlüyüz.

İşin Sırr’ı odur ki, Huzur, ancak Hakk için mücadele edenin tarafındadır.

18.04.2024

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 511

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir