Zaman’ın Ruh’u [Zeitgeist]

Çevresel koşullar, Zaman’ın Ruh’una Şekil verir ve Zaman’ın Ruh’u da çevresel koşullara. Aslında, Ruh'un Akış'ı ikisini Bir'likte ve eş-zamanlı gerçekleştirir.

Çevresel koşullar, Zaman’ın Ruh’una Şekil verir ve Zaman’ın Ruh’u da çevresel koşullara. Aslında, Ruh’un Akış’ı ikisini Bir’likte ve eş-zamanlı gerçekleştirir. Bu, bulunduğumuz Sahne’de, belirli Arketip’lerin tezâhürüne yol açar. Böylece Zaman’ın Nitelik’i Hâl değiştirir ve Mekân’ın Nicelik’i Biçim değiştirir.

Davranış ve düşüncelerimizin tamamen bize ait olduğu yanılgısı, etkileşime geçtiğimiz Arketipsel unsurları Benlik’in Gölge’sine iter. Bu durumda, bize etki eden bilinç-dışı unsurları idrâk edemeyiz. Bu demektir ki, Zaman’ın Ruh’unu [Zeitgeist] okuyamayız.

Okuyabilmek için, Alfabe’yi öğrenmek gerekir. Her “Bir Dil” için, bu farklıdır. En kapsamlı ve Çağ’lar ötesi olan ise Sembolik Dil’dir. Sembolik Dil, “özelleşme”nin az olması sebebi ile, Yaratıcı Kaynak’a “daha yakındır”. (Bu aynı zamanda Rüya’ların dilidir.) Bu sebepten Evrensel’dir. Gene de, ilginçtir ki, her Çağ’da Müteşabih olanı tefsir edecek kimselere ihtiyaç duyulur, ve her Çağ’da onlar bu işe hazırdır.

Okuyabilmek için Görüş şarttır. İç’sel Hayal cihetinden söylersek, Görüş’ü mümkün kılan “Zaman ile Seyir”dir. Bunu “Zaman’ın Ruh’unun okunması” cihetinden söylersek, “Bugun’ün Hikâye’sinin okunması” demek, “Dün’den Bugün’e Gelen’in okunması” demektir. “Ruh” cihetinden söylersek “Bugün’ün Ruh’u”, “Dün’ün Ruh’u” okunmadan anlaşılamaz. Bu olmadan ise, Yarın hakkında bir İçgörü geliştirmek imkânsızdır, konuşmak ise abestir. (Politika dedikodusu her zaman bu abes konuşmaya, boş lafa dönüşür. Üstelik bu insanlar, trajik-komik bir biçimde, önemli şeyler konuştuklarını düşünürler.)

Bugün’ü ve Geçmiş’i, ve Zaman’ın “o ân”daki Ruh’unu okumak, Zaman-Ötesi Arketip’leri fark edebilmemizi sağlar. Bir yandan, böylece hangi bilinç-dışı imgelerin, hangi varoluş koşullarında geliştiğini ve açığa çıktığını görebiliriz. Edebiyat, bu bilinç-dışı imgeleri görünür hâle getirdiği için, İnsanlık için hayâtî önem taşır.

Bilinç-dışı Arketip’leri anlamlandırmadığımız takdirde, bunların etkisi altında kalırız ve o Arketip’in etkisine karşılık gelen Bilinç’siz davranışlar sergileriz.

Jung, İnsan’ın kendisine herhangi bir varlık gibi, var olan bir olgu olarak bakması gerektiğinden bahseder. Bu durumda, düşüncelerimizin bilinç-dışı kaynaklardan etkilenebileceğini fark edip, Birey’leşme yolunda ilerleyebilir ve Bilinç-dışı’nın getirdiklerini Bilinç’lendirebiliriz. Böylece Bilinç, bilinç-dışı İmge’leri kavrar ve Kavram’laştırır. Kavram’ları “Dil’in içinde” kavrarız. Böylece Dil, kavramayı, hatırlamayı (zikri), fark ve temyiz etmeyi sağlar. Bilinç’in gelişmesi demek, “Anlamlı Kelimeler”in doğması, açığa çıkması demektir. Kelime’ler Adem’e belletilince, Melek’ler de Adem’e secde eder.

Sonra meleklere: “Adem’e secde edin.” dedik, hemen secde ettiler. İblis hariç , diretti ve kibirlendi ve kafirlerden oldu.

Bakara 34. Ayet

06.03.2024

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 511

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir