Ölçüp Biçme İşi

Doğal koşullarda, yani zorlayıcı/dikte eden bir dış etki bulunmadığında; bir şeyi ölçüp biçmemiz için bir Sebep’e ihtiyacımız vardır.

Doğal koşullarda, yani zorlayıcı/dikte eden bir dış etki bulunmadığında; bir şeyi ölçüp biçmemiz için bir Sebep’e ihtiyacımız vardır. Ölçülecek bir şey ve ölçmek için bir sebep olduğunda, gerekli araçlar ile ölçeriz. Kendi hâline bırakılan, dünya üzerindeki hiçbir insan, sebepsiz bir eylemde bulunmaz. Sebebin anlaşılmaması başka bir konudur. (Veya Bilinç’li olmaması.)

İstatistik dersinde ise, akademisyen önce araç ve tekniklerden bahsediyor. Süreç tersine dönmüş; ayaklar var, başlar ayak olmuş. Kafası karışmayan bir tane öğrenci bile yok. Zaten, mantıksız bir şeyin anlaşılması imkânsızdır. Suç, öğrencide değil.

Sonra, gereğinden çok daha uzun bir zaman diliminde anlattığı teknikleri, “örnek”lere uyguluyor. Nitelik’ten Nicelik’e değil, Nicelik’ten Nitelik’e gitmeye çalışıyor. Müfredat böyle hazırlanmış. Kim itiraz edecek? Dogmaları tartışmaya açmıyorlar. Sen öğrencisin, iman edeceksin (!).

Doğal koşullarda, ölçülebilen ve ölçülemeyen şeyler birbirinden kendiliğinden ayrışır. “Ölçüp biçmek” denmesinin bir sebebi var; keza bir şeyin ölçülmesi işi neredeyse her zaman onunla alâkalı bir “etki planını” içerir. Du da işin “biçmek” kısmıdır. Terzi “ölçü alır” ve buna uygun “kumaş biçer”. Cerrah “ölçü alır” ve “hastayı biçer”. Marangoz “ölçü alır” ve “mobilya biçer”. Epistemolojik Sınır’lara uyulduğunda, Endüstri Mühendisi de “ölçü alır” ve “(fabrikada üretilen) ürünü biçer”. Her Nicelik ölçümü, görüleceği üzere bir Nitel sebep ile başlar.

Fakat, işler tam tersine döndüğü için, Olasılık sınavında, tutup “hastaların ölüm oranını” sormaya cüret edebiliyorlar. Sanki ölçülecek başka şey kalmamış gibi! Ya da doğa olaylarına bu “dağılım örüntüleri”ni uydurmaya çalışıyorlar; sanki doğabilim tamamen Nitel bir çalışma alanı değilmiş gibi!

“Rastgelelik” kavramından epey istifade ediyorlar. Sanki, bir şeyin sebeplerini anlamadığımız zaman, o sebep yok oluyormuş gibi! O zaman tek çare nedir? İstatistik Kilisesi’nin sunduğu fonksiyonlar! Kurtuluş burada (!).

Ne var ki, daha sonra durumun asıl yüzü açığa çıkıyor: İnsanlardan topladıkları verileri başka nasıl işleyeceklerdi? Burada da, insanların “davranışları ölçülüp” belirli amaçlar doğrultusunda “davranışları biçilmeye” çalışılıyor. Tabii bu sosyolojinin konusu; fakat diyebiliriz ki, İstatistik dersinin müfredâtı, tamamen bu işi “normalleştirmeye” çalışıyor. “İnsanlar hakkında istediğimiz ölçümü yapabiliriz.” Varsayım’ı böylece açıkça görülüyor. “Ve sen de buna ortak olacaksın.” Buna Şeytânî demeyeceğiz de, neye diyeceğiz?

Sonuçta Şeytânî olan, Kişi’yi Kendi Rabb’inden uzaklaştırandır; yani kendi-kendisine öğreniminin önünde bir engel teşkil edip, Özgürlük’ünü elinden almaya çalışandır.

03.03.2024

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 511

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir