Her beşerî sistemin, ilk başta Kişi’nin muhayyilesinde tasarlandığını söylemiştik. Sonra da “Düş ve Gerçek”te, bu hayâlî tasarımın oluşumundan, “yararlı” ve “zararlı” yönlerinden bahsettik. Bu izlekte; “yararlı” yönelim ile inşa edilen beşerî sistemler, İlâhî İsim’lerin bir zikri olup, bu şekilde Gerçeklik’e [Hakk’a] yönelim için bir “dayanak” rolü üstlenirler. Gerçi buna bu durumda “sistem” adını vermek doğru olmayabilir, o zaman diyelim ki; bu beşerî Eser’ler, bir İlâhî İsim’in tecellîsi olduğu için, onların Seyr’i, tefekküre ve Hakk’ın İsim’lerinin müşahedesine bir “dayanak” oluşturur.
Aksi “yön”de (yani “zararlı” yönde) ise, bu beşerî sistemler, Hakk’ın Mîzan’ı ile, yani yaratımını bağladığı Düzen ile bir çeşit “uyumsuzluk” ve “ahenksizlik” içerir. Burada ise her zaman bir “yok sayma” durumu söz konusudur. Bu, aynı zamanda “zararlı” ve Hakikat’e ulaşmada bir engel tekil eden, her hayalin esaslarından birisidir. “Var” olanın “yok” sayılması ise, zulüm ve sihrin (yalana bağlı telkin işinin) üzerine kurulu olan bir beşerî sistemin temellerini oluşturur. Öyle ki; “yok sayılan” şey/varlık/realite/gerçeklik her ne ise bunun algılamasının önüne örtülen engel/perde ile, yeri (belirli iktidar unsurlarınca) belirlenen bir hayal ürünü ile doldurulur doldurulur. Tabii, bunun için, ayrıca “yok sayma” davranışını normalleştiren (ya da en azından bunu amaçlayan) propaganda planları hazırlanır ve uygulanır.
Burada, önemli bir “kilit nokta” bulunur ki, bu yalan ve sihre dayalı beşerî sistemlerin “olmazsa olmazı”dır. Bu da, “beşerî bir otoritenin sorgulanamayacağı”dır. Kısacası; belirli bir kesimin, kibir ve azgınlık ile şirk koşması ve kendilerini (kendi kendilerine) “sorgulanamaz otorite” (!) ilan etmeleri söz konusudur. Bunlar genellikle, ekonomik ve teknik, maddî güç unsurlarını ellerinde toplayıp, kendilerini reddedenleri çeşitli baskılara maruz bırakan beşerî iktidar unsurlarıdır.
Katolik Kilisesi; bu “sözde hakikat”i tebliğ ettiğini (!) iddia ederek ve “Papa hazretleri”ne tam bir “yanılmazlık” ve “hatasızlık” atfederek, bu Rububiyyet Kompleksi’ni ortaya koyan en belirgin siyasi kurumlardan biri olarak göze çarpmaktadır. Bu sebepten, bu komplekse Papalık Kompleksi de denilmektedir.
La ikrahe fid dini kad tebeyyener ruşdu minel gayy, fe men yekfur bit taguti ve yu’min billahi fe kadistemseke bil urvetil vuska, lenfisame leha, vallahu semiun alim.
Dinde ikrah/zorlama yoktur. Doğruluk (rüşd), sapıklıktan/eğrilikten ayrılarak açıkça belli oldu. Kim ki tâğûtu/azgınlığı inkar edip Allah’a iman ederse, şüphesiz sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, Semi’dir [işitendir], Alim’dir [bilendir].
Bakara Suresi 256. Ayet
25.12.2023