Hakikat’e Çekilen Setler’den bahsettik. Bunun özel bir zuhuru olarak Şeytânî Dönüşüm’den (Metamorfoz’dan) bahsedelim.
Şeytânî esaslardan söz ettik. Gerçekten, Şeytânî eylem her zaman bu “daraltma ve kirletme” üzerine kurulur. Zaman’da ve Mekân’da, Kişi sıkıştırıldıktan sonra, “içine zerk edilen şey” zerk edilir. Bu “sıkıştırma eylemi” olmadan Şeytânî işgal gerçekleşemez. Psikolojik manipülasyon, tecâvüz, cinayete teşvik, dedikodu, dolandırıcılık gibi; bunlar ve pek çok diğer Şeytânî eylem, “canavarlık derecesi” değişmekle birlikte, hep aynı esaslara tâbîdir.
Şeytânî İlham söz konusu olunca, Dönüşüm “Şeytânî”dir. Allah korusun; bu durumda Anlam’ın “yozlaşması, kirlenmesi” ve Kişi’nin “Araç’sallaşması” söz konusudur. Keza Mekân’daki bu “sıkışma”nın sonucu, Kişi kapalı bir sistemin bir parçası hâline getirilir. Tabii ki bu “kapalı sistem”, her zaman Hakikat’in bir çeşit taklidinden veya çarpık bir indirgemesinden başka bir şey değildir.
Bu tip kapalı sistemlerin belirgin bir özelliği, Kişi’yi Kendi Rabbi’nden uzaklaştırması, Kendi Öz’üne olan inancını kırmaya çalışmasıdır. Bu durumda, bu Kur’an’ın “Rabb’ine yönel” emrinin tam zıddıdır. Bu da Kişi’nin İrade’sinin, Mekân’da sıkıştırılarak “kırılmasını” amaçlar. Böylece Kişi, “maddîleştirilir” ve “şeytanlaştırılır”.
İnsan’ın bu durumda çekeceği Varoluşsal Sancı’yı hayâl etmek bile yeterlidir. Fakat tabii ki, Varoluşsal Sancı, Yaratım’a ve İrade’nin gelişmesine vesile olur. Bu sebepten bu Şeytânî plan, her zaman bu Varoluşsal Sancı’yı uyuşturacak Uyuşturucu’lara sahiptir. Bu haz ve arzu nesneleri, hem Varoluşsal Sancı’yı uyuşturur hem de İrade’yi git gide daha çok köreltir.
İrade, “Odak’lanabilme kabiliyeti” olduğundan, bu kabiliyeti yitirenler Âlem’i idrakten âcizdir. Misal, bir objeyi “görmek”, onun Sınır’larını Zihin’de “yeniden çizmek” ile mümkündür. Bu ise bu Sınır’lar üzerine “yoğunlaşmak” anlamına gelir. Böylece…
Ve meselullezine keferu ke meselillezi yen’ıku bi ma la yesmeu illa duaen ve nidaa, summun bukmun umyun fe hum la ya’kılun.
Kâfirler kelâmın mânâsını anlamayıp ondan bir çeşit ses algılayan hayvanlar gibidir. Onlar sağır, dilsiz ve kördürler; ve (bu yüzden de) onlar akledip anlayamazlar.
Bakara/171
Burada ilginç bir duruma değinmemiz gerekiyor. Zira Dönüşüm/Metamorfoz konusunu anlamamız için bu şart. Nefs-i Mülhime ile Mutmainne arasındaki ilişki ile de alâkalı biçimde, bu iki Ontolojik Düzey arasında bir benzerlik bulunur. Eski bir deyiş vardır: “Şeytan, Tanrı’nın taklitçisidir.”
Tanrı “sıktığında”, Cebrail’in “sıkması” ile Vahiy meydana gelirken; İblis’in “sıkması/daraltması” sonrası Şeytan’ı “zerk etmesi” ile Şeytânî İlham oluşur. İkisi de Zaman’da oluşan bir “daralma” ile alâkalıdır. Fakat Vahiy İç’sel bir Köken’e, Şeytânî İlham ise Dış’sal bir etkiye tâbîdir. Burada tekrar vurgulayalım; Şeytânî İlham böyledir fakat Rahmânî İlham da İç’sel bir Köken’e sahiptir.
Vahy’in aksine, Şeytânî İlham’da aynı zamanda “Mekân’da daralma” söz konusudur. Bu daralmanın getirdiği çaresizlik hissi ise İblis’in balı kaymağıdır.
Vahiy’de ise, “Mekân’da ferahlama” söz konusudur. Bir anlamda, Rabb, kulunun bir derdini “çözer”. Nebî’lerin durumunda, Zaman’daki “sıkışmayı ve yoğunmayı” Mekân’da “çözer ve yayar”, böylece onu Hafıza’da “sabitler ve ebedîleştirir”.
(Kapsam ve mâhiyetini bir kenara koyarsak, Rahmânî İlham da aynı esaslara tâbîdir.)
Böylece diyeceğiz ki, Dönüşüm iki kutba sahiptir: Vahiy söz konusu olunca, Dönüşüm Rabbânî’dir. Anlam’ın Hafıza’da “sabitlenmesi ve ebedîleşmesi” ile, Kişi “Rûhanî’leşir” ve “Nefsânî ağırlıklarından” arınır.
Burada ilginç bir yumuşaklık-katılık ilişkisi mevcut. Buna seyrelme-yoğunlaşma veya esneklik-keskinlik ilişkisi de diyebiliriz. Şöyle ki; Vahiy ve Rabbânî İlham, Zihnî bir yoğunlaşmayı/keskinliği de beraberinde getirir. Kalpte ise yumuşaklığa/esnekliğe sebep olur. Şeytânî İlham’da ise durum tam tersidir; kalpler katılaşır/keskinleşir ve Zihnî bir seyrelme/yumuşama gerçekleşir.
Rûhânî Dönüşüm ve Şeytânî Dönüşüm, gerçek ve yalanın ilişkisi gibi, böylece birbirine zıt iki kutuptur. Yücelmenin ve Alçalmanın İlke’lerine tâbîdirler.
İnnellezine keferu sevaun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum la yu’minun.
Hatemallahu ala kulubihim ve ala sem’ıhim, ve ala ebsarihim gışaveh, ve lehum azabun azim.
Kâfirlere gelince, onları uyarsan da, uyarmasan da, onlar için birdir; iman etmezler.
Allah, onların kalblerini ve kulaklarını mühürlemiştir, gözlerine de perde inmiştir. Onlar için büyük bir azâb vardır.
Bakara Suresi 6-7. Ayetler
29.11.2023