Anlamın Yoğuşması ve Açılımı

Düşünerek çözebiliyor olsaydık, gözyaşı var olmazdı.

Bazı konuları tekrar ele alıyor olabiliriz. Fakat, aynı duanın defalarca tekrar okunuşu gibi, biz de bazı temaları tekrar zikretmenin ihtiyacını hissediyoruz. Tabii, burada olabildiğince “motomot” bir tekrar değil de, düşünce akışımızın ilerlemesini amaç edinen bir niyet ile yazıyoruz.

Şiir, Anlam’ın yoğunlaştırılmış yazımıdır. Şiir, İlâhi Yaratım’ın kendisi gibi, Ân’da gerçekleşir. Bu sebepten önceden “planlanamaz”. Şiir’in; Ritm’i, Âhenk’i ve Kelimelerin Seçimi, bu unsurlara odaklanılarak seçilemez. Bu, daha ziyade gözyaşının akarken, yüzümüzde izlediği yola benzer. Fakat kimse ağlarken bu “yolları” düşünmez. Hayır. Biz, ağlarken sadece bizi ağlatan şeyi düşünürüz. Zira düşünerek çözebiliyor olsaydık, gözyaşı var olmazdı.

Benzer şekilde, İlham ile yazılan Şiir, “düşünülerek çözülemeyen” bir şeyi akıtır. Bazen ağladığımızda, düşünerek edinemediğimiz bir bilgi edindiğimiz gibi, Şiir de “düşünülerek edinilemeyen bilgi”ye ulaşmamızı sağlar. Keza İç’imizin bir yansıması, “sıkılan dertin akıtılması”dır.

Bu şekilde İlham ile yazılan Şiir, bize bir “Anlam Kökü, bir “Anlam Tohumu” sunar. Bu, erişilen Bilgi’ye erişim için bir “kısayol” gibidir. Bu Anlam Kökü’ne sâdık kalarak, artık gün yüzüne çıkartılmış olan Bilgi, detaylandırılıp açıklanabilir.

“Açmak” fiil kökünden türeyen “açıklamak” fiili, işte yoğunlaştırılmış bu İlk Tezâhür’ün, bir Odak Merceği’nde “büyütülmesi” işidir. Böylece, “açıklayıcı anlatı”lar, Anlatı’nın Öz’üne sadık kalınarak, onun detaylandırılarak incelenmesidir.

Bu durumda bu İlk Tezâhür’ü indiren İnsânî-Yaratıcı’yı Şair Arketipi, indirilen Anlam’ı açan ve açıklayan İnsânî-Yaratıcı’yı Romancı Arketipi ile ifade ediyoruz. Tabii, burada Yazılan, literal anlamı ile Şiir olmak zorunda değil ve literal anlamı ile Roman olmak zorunda değil. Yoğunlaştıran Anlatı ve Seyreltilen Anlatı arasındaki ayrımı bu iki Arketip ile ifade ediyoruz.

Şimdi, Şiir’in İlham’ı ile Kur’an’ın Vahy’i arasındaki benzerlikten ve ayrımdan bahsedelim. Zannederiz ki, ikisinde de belirli bir yoğunlaşarak indirilme söz konusudur. İlham Kaynakları’nda bahsettiğimiz gibi; birisi (İlham) “kısıtlı bilgi” iken, diğeri (Vahiy) Bütüncül Bilgi’dir.

Yoğunlaşma ve Seyrelme İlke’leri esasen değişmez ve sabit Metafizik İlke’ler olduklarından, İlham’ın “açılması” için bahsettiğimiz durum, Vahy’in “tefsiri” olarak görülür. Bu durumda Vahiy, Ruh’a Şekil verir ve tezâhür eden Eylem’lerin İlke’lerini oluşturur.

Tabii ki, tekrar etmekte fayda var: Kur’an, Şiir değildir.

Biz ona şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz/layık olamaz da. Ona vahyedilen, bir zikirden ve apaçık bir Kur’an’dan başka şey değildir

Yasin Suresi 69. Ayet

Bununla birlikte, Şiir için bahsettiğimiz “açılma ve açıklanma” faaliyeti Kur’an’a uygulandığında, Vahy’in yol göstericiliğinde bilgi üretimi gerçekleştirir. Tabii bu, Çağ’ın Zamansal Nitelik’lerine uygun biçimde, Vahy’i tasdik etmekten ve Dil’e onun ışığı ile Şekil vermekten başka bir şey değildir.

05.11.2023

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 511

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir