Yorumcu Arketipi’nden bahsetmiştik. Şimdi detaylarından bahsetmek istiyoruz. Tekrar edelim; Yorumcu Arketipi’ni iki kategoriye ayırmıştık: “Şu ân”ın yorumcusu, yani Aydınlık Yorumcu; “gelecek”in yorumcusu, yani Karanlık Yorumcu. Demiştik ki birincisi “aydınlatır”, keza güncel durum hakkında bilgi sağlar; ikincisi ise “karartır”, keza var olmayan bir şey (gelecek) hakkında vehim ve kuruntuya sebep olur. “Var olmayan” diyoruz, keza var edilse zaten adı “şu ân” olurdu.
Hermetik Doktrin’in temel metnini alıntılayarak, yazımıza böylece devam edelim. Zira bu, tüm Yorum‘ların da esasını özetler niteliktedir.
“Şurası gerçek, doğru ve kesindir ki; aşağıda olan yukarıda olan gibidir, yukarıda olan da aşağıda olan gibidir ve birlikte tek bir şeyin mucizesini gerçekleştirirler. Mevcut olan her şey bir ve tek olduğu ve bir olandan geldiği gibi, bir olanın düşüncesinden gelmiştir ve bir olandan doğmuştur. Böylece her şey bu tek ve bir olandan uyum sağlayarak [nefes ve nasib alarak] ortaya çıkmıştır. O, gök ve yerlerin yegâne hâsıl edicisi ve yaratıcısıdır. O hâsıl edilmemiş ve doğurulmamıştır. O, başlangıçta da vardı, O, her şeyi yaratandır, fakat kendisi yaratılmamıştır. O, kendisinden kendisini hâsıl eden [kendisinden kendisine tecelli ederek zuhur eden] bir ve tek diri Tanrı’dır.”
Hermes Trismegistus, Tabula Smaragdina (Zümrüt Tablet)
Metafizik İlke’lerin nasıl her Varlık Manzarası’nda müşâhede edilebildiğinden bahsetmiştik. Bu, aynı zamanda Antik zamanlardan gelen Hermetik Doktrin’in de esasını oluşturur. Yani İlke’ler “bir olanın düşüncesinden geldikleri ve bir olandan doğdukları” için, hem “yukarıda” hem “aşağıda” temâşa edilebilirler. “Yukarı” ve “aşağı” olarak seçtiklerimize göre, sergilediğimiz anlık faaliyet farklı adlar alır. Geleneksel bakış açısına göre, anlaşılması en çok önem arz eden kendimiz olduğumuz için, zira İnsan’ın kendisi tüm faaliyetlerinin Merkez’idir, ya “yukarı”daki ya da “aşağı”daki olarak İnsan’ın seçilmesi en uygun tutum gibi gözüküyor.
Böylece “yukarı”daki üzerinden “aşağı”dakini veya “aşağı”daki üzerinden “yukarı”dakini yorumladığımızda, Birlik İlkesi’ni ve ondan oluşa gelen İlke’leri Seyr’eylemiş oluruz. Keza Yorum’lamak, ancak İlke’lerin kuşatıcılığı/evrenselliği ile mümkündür. Yani Yorum’lamak, “yukarıda olan” veya “aşağıda olan”dan birisini Seyir’ederek, onda tezâhür eden İlke’leri keşfetmek, sonra da bunlar üzerinden kendimizi anlamaktır. Böylece hem İlke’lerin bilgisine erişilir, hem de Seyr’edilen şey bir Ayna vazifesi görür.
Şimdi, açıkça görülüyor ki; Aydınlık Yorumcu “şu ânı” anlayandır, anlamlandırandır. Anlamak ve anlamlandırmak İlim’dir. Demek ki “şu ânın yorumcusu” Âlim’dir.
Tam tersi, İlim’den hiçbir şekilde nasibini alamamış olmakla birlikte, “şu ânda ‘Yok’ olan” bir şeyi “gördüğünü” söyleyerek, açıkça hayal kurduğunu da ifşa eden Karanlık Yorumcu, Şarlatan’dır. Bu durumda kişinin yaptığına aslında artık Yorum bile denemez, keza bu kişi kendi heva ve heveslerinin Gerçeklik [Hakk] üzerinde bir hükmü olduğunu iddia etmektedir. Ki bu da Şirk’in tanımıdır.
Şimdi, İnsan’ın Hermetik Doktrin’e uygun biçimde, neleri “yukarı” veya “aşağı” yönde kendisine bir Ayna olarak seçebileceğine bir bakalım.
10.09.2023