Verilen Söz

Söz, belirleyicidir. “Belirlenmemiş olan”a bir Şekil verir.

Söz, belirleyicidir. “Belirlenmemiş olan”a bir Şekil verir. Bu “belirlenmemiş olan” bir duygu, düşünce, his, hayal, durum, olay veya Şekl’i belirlenerek ifade edilmemiş herhangi bir Şey olabilir. Böylece Söz, aynı zamanda beliren şeydir. “Tecelli eden, açığa çıkan şey”dir.

Kaynağı nedir Söz’ün? Söz’ü Söyleyen’dir. Özünde Varlık’tır. Bununla birlikte Varlık’ın Kendi’sinden yarattığı/halkettiği her varlık da “kendi sözünü söyleyen”dir. Hakk olan Varlık, halk olan varlıklara “Söz verir”. Halk edilen varlıkların, Varlık’ın birer Söz’ü olduğunu söylemiştik; bu sebepten ötürü, dedik ki “Hakk olan Varlık, halk olan varlıklara ‘Söz verir’.”

Demek ki Söz’ün esası, “kendi varlığından vermek”tir. Bu “kendi varlığından vermek” esası, Şiir, Sanat ve Musikî’nin de kaynağını oluşturur; yani “Söz Sanatları”nın.

“Söz Vermek” deyiminin ontolojik kökeni bu şekildedir. Bu Ontolojik İlke’nin hakikî oluşunu, her Dil’de karşılığı olmasından görebiliriz. Her Dil’de “Verilen Söz, Verilen Kelime” tâbiri için bir karşılık bulunabilir. Keza Ontolojik-Varoluşsal İlke’ler yok edilemez ve mutlaktırlar. Mutlak Varlık’a ait oluşları hasebiyle. Bu Ontolojik İlke’ler, Dil’i ve Söz’ü mümkün kılar. “Mümkün kılmak” ne demektir? “Açığa çıkması için Zemin olmak” demektir. Her şeyi mümkün kılan ise, Varlık, “mümkün kılan yaratıcı” vasfı ile Tanrı’dır.

Kur’an “fazlaca yemin edip, yalan söyleyenlerden ve dedikodu yapanlardan” uzak durmamızı emreder. Düşünmekteyiz ki, bunlar Söz’e ihanet edenlerdir. Ontolojik kökeni düşünüldüğünde yalan söylemenin, dedikodu yapmanın, küfrün ve boş yere yemin etmenin ne kadar vahim hatalar olduğu fark edilebilir. Zâhirî sebepleri ne olursa olsun, bu davranışlar Varlık’ın Söz’üne hakarettir, yani Söz’ü verene hakarettir. Söz Veren Varlık’ın Sözü’ne “değersizlik ve anlamsızlık” atfetmektir. Böylece bu davranışları sergilediğinde, kendi varlıkına “değersizlik ve anlamsızlık” atfetmiş olur.

Ve la tutı’ kulle hallafin mehin, hemmazin meşşain bi nemim, mennaın lil hayri mu’tedin esim, utullin ba’de zalike zenim.

Şunların hiçbirine uyma: Sürekli yemin edip duran aşağılıklara, kötüleyenlere, dedikoduculara, iyiliğe engel olanlara, saldırganlara, günaha gömülenlere, kaba olanlara, ardından da kötülükle damgalı olanlara.

Kalem Suresi, 10/13. Ayetler

Kur’an’da bu davranışların kötülenip yasaklanması ve bu davranışları sergileyen insanlara uyulmamasını emretmesinden, anlıyoruz ki Kur’an İnsan’ı “değerli ve anlamlı” bir yaşama, bir varoluşa davet etmektedir.

Eklemeden geçmeyelim, Kur’an diyor ki, “Allah’ın vaadi Haktır.”. Yani Allah, mutlak surette “sözünden dönmeyen”dir. Fikrimiz odur ki, cümle Âlem’leri bu Söz üzere halk etmiştir.

Fasbir inne va’dallahi hakk, fe imma nuriyenneke ba’dallezi neıduhum ev neteveffeyenneke fe ileyna yurceun.

Onun için sabret! Allah’ın vaadi haktır. Artık onlara ettiğimiz vaadin bazısını sana göstersek de yahut seni kendimize alsak da, sonunda onlar bize döndürülecekler.

Mümin Suresi, 77. Ayet

09.08.2023

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 511

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir