Zinanın haram oluşu düşündürücü bir konudur. Toplumumuzda da bulunduğu gibi cinsel dürtüleri baskılanmış, veya bu doğal dürtülerinden ötürü “suçlu” hissettirilmiş ve utandırılmış kimselerce, “Cinselliğin kötülüğü” gibi algılanabilir. Hâlbuki her âkil insanın kabul edeceği üzere, cinsellik de doğal/natürel bir ihtiyaçtır. Kişinin beden ve zihin sağlığını muhafaza etmek için, bireysel veya partneri ile, karşılanması gereken bir çeşit açlıktır.
Düşünüyoruz ki, burada akla yatkın bir sebep vardır. Yani Zina’nın haram kılınışında. Fakat tabii ki Tanrı, kendi yaratımına, yani kendi yarattığı uzvî ihtiyaçlara “kötülük” atfedecek değildir. Düşünmekteyiz ki, her “haram” gibi, burada da Metafizik İlkeler ile bir uyumsuzluk söz konusudur.
Biz İnsanlar, tensel (maddi) ihtiyaçlar ile birlikte ruhsal (manevi) ihtiyaçlara da sahibiz. Öyle ki, ancak bu ikisinin birlikte, dengeli varlığı bizi “İnsan’laştırır”. Evren’de de görüleceği üzere, ancak Göksel (manevi) olan Yersel (maddi) olana nüfuz eder ve ona biçim verir ise, bu ikisi arasında birliktelik kurulabilir.
Cinsel dürtülerimizin kaynağı hayvanî tabiatımızdır. Doğaları gereği tüm hayvanî dürtülerimiz, bilinç-dışı ve biçimsizdir, kaotiktir. Yani Göksel İlkelerce, Erdem ve Estetik ile şekillendirilmedikleri müddetçe. Burada bu istek ve ihtiyaçların baskılanması veyahut aşağılanmasından bahsetmiyoruz. Sosyolojik/psikolojik/biyolojik ve manevi değerlere uygun olacak biçimde, “İnsanîleşmesinden” bahsediyoruz.
Konuya bir de psikolojik açıdan bakarsak; İnsan tensel tatmin ile beraber duygusal tatmin de arayan bir canlıdır. Bununla birlikte, içinde büyüdüğümüz Aile’de duygusal ihtiyaçlarımız ile ilgili ilk tecrübelerimizi ediniriz. Çoğunlukla erkek çocukları bilinçsiz biçimde Anne’ye, kız çocukları ise Baba’ya benzer profillere sevdalanırlar. Aile’de Anne ve Baba rollerini üstlenen bireylerin psikolojik sağlık durumu da bu denkleme yansır:
Anne’nin Baba tarafından zulme uğradığını hissediyorsa, Erkek Çocuk’un “acı çeken, kurtarılması gereken kadın” profilinde kadınlara sevdalanması; veya Baba’nın Kız Çocuk’a yeterince ilgi göstermediği (veya Anne’ye) bir Aile’de, Kız Çocuk’un “ilgisiz, soğuk ve acımasız erkek” profilinde erkeklere sevdalanması olasılığı yüksektir. Zihnimiz alışık olana çekilir. Böylece Ailevî psikolojik sağlık problemleri, Kişi’nin hayatına yansır.
Bu şu anlama gelir: İlk duygusal yakınlık hissettiğimiz kimseler, çoğunlukla Aile’mizdeki psikolojik tıkanıklıkları da taşırlar. Ya da daha doğrusu, bu tıkanıklıkları taşıyan bizler, ilişkilerimize de bunları taşırız. Bu durumda sadece tensel dürtülerimizi tatmin için olmasa da, yaşadığımız/yaşayacağımız cinsel birliktelik, çözmemiz gereken psikolojik problemlerimizin önünde engel teşkil edebilir. Bizi “neyi, neden istediğimiz” konusunda bilinçlenmekten alıkoyabilir. Yaşayacağımız cinsel birlikteliğin, bize duygusal hasar verme olasılığı artar.
Erkek Çocuk neden “mazlum kadın”ı seçmiştir? Dünyada başka kadın yok mudur? Ya da bu gerçekten arzulanası bir nitelik midir ki? Aynısını “serseri, yaramaz erkek”i seçen Kız Çocuk için de düşünebiliriz. Tırnak işareti içinde verdiğimiz özellikler yerine farklı örnekler de koyabiliriz.
Sonuç olarak, pek çok kez gençlerin hissettiği veya onlara hissettirilen suçluluk hissi, zannımızca gereksizdir. Zina’nın haram kılınışı, cinselliğin zararlı/kötücül oluşundan kaynaklanmaz. Kur’an’da, “yaklaşılmaması” tavsiye edilir. İnsanın “İnsan’laşmasında” bir engel teşkil edebileceği için olduğunu düşünmekteyiz. Kısacası bu manevi olan ile maddi olan, Ruhsal olan ile Tensel olan arasındaki bir “uyum problemi”dir. Aynı zamanda bireysel ve toplumsal sağlık ile alakalıdır.
Gene de kimsenin yatak odasında gerçekleşen, başka kimseleri alakadar etmez. Zannımızca insanların dedikodularının yapılması ve birinin diğerini kınaması, Zina’dan çok daha çirkin bir davranıştır. En azından birisi doğal ihtiyaçlardan kaynaklanır. Biz burada, sadece kişisel fikir ve düşüncelerimizden bahsettik. Hepsi o kadar.
17.06.2023