İnsan, uzun bir konuyu nasıl anlatabilir? Şu sıralar bunu düşünüyorum. Bazen anlatmak istediğim konuyu tek sayfaya sığdırabiliyorum. Ne var ki bunlar genelde “kendime” anlatı biçiminde oluyor. Bu tip “demli” yazıları birisinin anlaması için, ya Ben olması ya da Benim Gibi olması gerek; yani Yazı’nın işaret ettiği Hakikat’i daha önce kendi benliğinde tecrübe etmiş olan için, bu yazılar anlaşılır nitelik kazanıyor.
Bu tip yoğun yazıları Müzik’teki Akor’lara benzetiyorum.
Basılacak çok fazla nota vardır, fakat bunlar aslında hep birlikte tek bir Akor’un içinde barınırlar. Bu notaların hepsini sıralı bir biçimde çalsanız da, tek bir vuruş olarak “akor bassanız” da, özünde aynı anlamı ifade etmiş olursunuz.
Yoğun ve şiirsel biçimde yazılan yazıları, akor basmaya benzetiyorum. Fazla açıklama içermeyen, konunun direkt ifadesi… Öte yandan deneme yazıları Akor’un içindeki Nota’ların tekli veya aynı anda daha az sayıda notaya basılarak, “sıralı” ifadesi gibi…
“Sıralı” yazıları yazmak bana hep daha zor gelmiştir, çünkü genelde yazının içinde kaybolurum. Aynı şekilde Nota’lara sıralı biçimde basmak da, Akor basmaya göre daha zor gelir bana. Sanırsam burada tecrübe ettiğim sıkıntı; Akor’a değil içindeki birbirinden ayrık gibi görünen Nota’lara odaklanmam. Ne zaman ki Bütün’den uzaklaşıyor odağımız, o zaman içinde dağılmaya başlarız.
Böylece uzun yazıları yazmakta zorlanan kendim için şöyle bir reçete yazıyorum:
Parça-Bütün ilişkisi hakkındaki bilincini geliştir. Parça’ları dizerken, Bütün’e odaklan; Parça’lara değil. (Bu reçete detaylarda boğulan başka bireyler için de yazılabilir.)