Bana Göre…

Bu yazı için tam anlamıyla bir felsefe yazısı diyemeyeceğim. "Kendime anlattıklarımı, en sade haliyle yazıya dökmeye çalıştım" şeklinde açıklayabilirim sanırım.

Bu yazı için tam anlamıyla bir felsefe yazısı diyemeyeceğim. “Kendime anlattıklarımı, en sade haliyle yazıya dökmeye çalıştım” şeklinde açıklayabilirim sanırım. Bir yandan da yazıyı düzenlerken, (yazının orijinalini yazmamın üzerinden yaklaşık 2 aydan fazla zaman geçmiş iken) bu yazıdaki pek çok şeyi unuttuğumu da fark ettim. Hatırlamamı sağlaması açısından, bu blog gönderisi aynı zamanda benim için bir düşünce-anısı niteliğinde.

Kafede otururken, ders çalışmaktan sıkılınca, şöyle bir etrafa bakındım. Baktığım rastgele yüzlerden birisini gördüğüm anda, aklımda sadece ve sadece, en saf haliyle tek bir kelime canlandı: “Çirkin”.

Baktığım yüze muhtemelen en fazla 1-2 saniye bakmıştım. Güzel olup olmadığı (veya çirkin olup olmadığı) üzerine bilinçli bir şekilde hiç düşünmemiş olmama rağmen, zihnimde bu düşünce canlandı. (Bazen de birisine veya bir şeye baktığım anda, tam tersi biçimde “Ne kadar da güzel” düşüncesi canlanır.)

Düşündüğüm bir meseledir: Eğer her aklıma gelen, ağzımdan da çıksaydı nasıl olurdu? Dahası; söyleyemeyeceğim şeyi düşünme cüretini göstermek ikiyüzlülük, düşünmediğini söylemek yalancılık olmaz mı?

Bence bu iki durum da Dürüstlük denilen erdeme ters düşer.

O yüzden olabildiğince düşündüğümü söylemeye ve yalandan kaçınmaya çalışırım. Çünkü bana göre Sevgi ve Aşk, yalanı ve ikiyüzlülüğü yasaklar. Her zaman bunu başarabildiğimi veya bu konuda günahsız/hatasız olduğumu söyleyemem. Fakat en azından dürüstlüğün doğruluğunu ve yalanın yanlışlığını kabul eder, bu doğrultuda çaba gösteririm.

Öte yandan zihnimde bu kadar net canlanan “Çirkin” kelimesinden doğrusu biraz utandım. Bunu düşünmek ile bunu söylemek, şu satıları yazdığım sırada, birbiri ile neredeyse aynı şeymiş gibi hissettim.

Peki Hakk’ın yarattıklarından bir yüze “Çirkin” demek, ne kadar doğrudur? Hatta belki hadsizlik/edepsizlik değil midir? Hakk’ın Çirkin yarattığı olmuş mudur ki? Üstüne üstlük ben bu kelimeyi söylesem, bu karşımdakini üzmez mi? Kalp kırmak günah değil midir?

Tüm bunlar bir yana ortada bir gerçek varsa, o da benim zihnimde bir “Çirkinlik Algısı” oluştuğudur. Bununla beraber, şu anda fark ettiğim bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum: Benim “Çirkinlik” algım, sadece bana ait bir algıdan ibarettir.

Belki bana sevmediğim bir insanı anımsatmıştır; belki kötü bir anımı hatırlamışımdır; belki beni üzmüş/azarlamış bir teyzeyi anımsatmıştır bana. Belki de gerçekten Çirkinlik diye bir şey mevcuttur ve ete kemiğe bürünmüştür… Belki de bambaşka bir durum mevcuttur.

Bu konu hakkında düşünüp, biraz içime baktıktan sonra şöyle bir cevaba vardım: Benim düşüncelerim, bir sürü farklı etken tarafından etkilenir ve bunların bir sonucu olarak oluşur. O zaman “Sen çirkinsin.” dememem gerekir. Eğer illa bir şey diyeceksem “Bana çirkin göründü.” demem gerekir.

Keza emin olabileceğimiz ilk şey, düşündüğümüz şeyi düşünmüş olduğumuz gerçeğidir. Demek ki aklımda bir flaş patlaması gibi çakan bu düşüncenin kendi oluşum ve yaratılış süreci vardır. Düşünceyi kabul etmem gerekir fakat bu onun son gerçek olduğu anlamına gelmez. “İlk” gerçek ise benim zihnimde bu kelimenin canlanmış olduğu gerçeğidir.

Eğer zihnimdeki “Çirkinlik” kelimesini olur da mutlak ve “son” gerçek kabul edersem, bu Yargılamak olur. Yargı makamı ise Hakk’a aittir.

Bununla birlikte; zihnimde canlanan ve doğuş yeri Ben olan bu kelimeyi tamamıyla reddetmek de kendimi reddetmek, kendime yalan söylemek olacaktır. (Bu da kimi zaman tekrarladığım kötü alışkanlıklarımdan biridir.)

O zaman bu ikileme şöyle bir çözüm bulurum:
“Bana göre…”

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 549

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir