Kanıt, Hakikatin Eğlencesidir

Bu yazıda Kanıt dediğimiz şeyin, ontolojik bağlamda, ne olduğunu ve niye var olduğunu inceledim.

Bir şeyin doğruluğunu kabul etmek için akıl sahibi her insan Kanıt “görmek” ister (ki bu doğru bir tutumdur). Fakat var olan bir şeyin kanıta ihtiyaç duyması söz konusu olamaz. Var olan, vardır; var olması, “O”nun apriori kanıtıdır.

Kanıtlara ihtiyaç duyan ise tam anlamıyla var olmayan, eksik bir biçimde var olandır. İnsanlar olarak kanıtlara ihtiyaç duyarız; çünkü kendi kendisinin kanıtı olandan, mutlak ve sabit Hakikat‘ten “uzak” bir konumda yer alırız. Bu bağlamda, kanıt arayışımız aslında bir doğru yolu bulma arayışıdır.

İnsanın Uzaklığı

Arayışta olan insan, kendisinin dünyaya doğumu ile birlikte uzaklaştığı (ya da buna unuttuğu da diyebiliriz) Hakikat‘e yönelir. Hakikat, kişiyi çağırır. Bu çağrı kendisini merak, aşk, özlem, bilgelik ve ilim isteği şekillerinde gösterir. Anlatım kolaylığı açısından buna Ruh’un Çağrısı diyelim.

Ruh’un çağrısı bizi çağırırken, yolumuzu kaybetmememiz için yolumuza belli işaretler koyar. Bu işaretlere Kanıt denilir, yolumuzu kanıtlara bakarak buluruz.

İşte Yol denilen; tasavvufta, doğu disiplinlerinde, mistik ekollerde, budur. Yolcu ise Yol’da olandır, yani Hakikat’i Arayan’dır. Boşuna demez âlimler “Hayat bir (tiyatro) oyun(u)dur.” diye. Tanrı bizi senaryonun içine koyar ve izler: Acaba bu Yol’u kimler tamamlayacak? Kimler Aşk’ın Hakikat‘e ulaşıp, O‘nun yanına varacak?

Tabii ki Tanrı hikayenin başını da sonunu da bilir, zaten bilmeseydi Tanrı olmazdı… Buradaki mesele “bilmek”ten ziyade “görmek”tir. Keza O, mükemmel olan olduğu için kusurlu ve eksik Beşer’i yaratır (diye düşünüyorum, çünkü bu konularda kesin konuşmamak lazım). Beşer’in kendi kendini tamamlaması ile (ve Tanrı’nın lütfü ile beraber) Beşer, İnsan-ı Kamile dönüşür. Tanrı kendini en mükemmel biçimde bu “tam” İnsan‘larda gösterir.

Sadede gelecek olursak, kanıtlar bu varlık macerasının açığa çıkması için birer aracıdır, aynı Sanat gibi (çünkü Sanat da varlığı açığa çıkarmak için bir aracıdır). Kanıtlar, Açığa Çıkış’ın adım taşlarıdır. Yol üzerinde, Tanrı’nın bize göstermek istedikleridir.

Yargılamamak ve Hoşgörü

Buradan biraz alakasız gibi görünebilecek fakat konu ile oldukça yakından bağlantılı bir konuya daha değinmek istiyorum. O’ndan uzak bir konuma bırakıldığımız için, kimseyi yargılamamak gerekir. Beşer kusurludur. Beşerin bu kusurlu hâli acı, keder, hüzün, ve kimi zaman zulme dahi sebebiyet verir. Fakat bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli detay, Suç’ların ve günahların uzaklık ve ayrılık hâlinden kaynaklı olmasıdır. Hakikat’ten bu uzaklığa aynı zamanda Cehalet adı verilir.

Tabii ki göz ardı edilemeyecek ve kimisinin cezası ölüm olan suçlar da (örn.: Tecavüz vb. suçlar) vardır. Fakat cezası ölüm dahi olsa, kimseden nefret etmemek gerekir. Dikkat edilmesi gerekir ki: Cezalar Denge‘yi korumak ve düzeni sağlamak içindir. Bu açıdan adaletli verilen ceza, ontolojik anlamda, suçluya da faydalıdır. Ceza kesmek için Öfke gereklidir diye düşünüyorum, fakat Nefret “keşke Var Olmasaydı!” anlamına gelir ki bu da Varlık’ı reddetmek olup kötülüğün temelini oluşturur. Ayrıca burada bahsi geçen Öfke kişinin kendi benliğinden kaynaklanan histen ziyade, Varlık’a hakarete karşı oluşan Celâl’dir.

Yaradılış için Fedakarlık gerekir. Yaradılış için gereken zorunlu fedakarlık, Acı ve Hüzün’dür. Keza Acı’ları ancak Sevgi ve Merhamet iyileştirir. İyileştireceği acılar olmadığında ise, Sevgi ve Merhamet nasıl var olabilir ki? Sevgi ve Merhamet ise en çok Tanrı’da bulunduğundan Acı’ları ancak O iyileştirir.

Yukarıda belirttiğimiz sebeplerden ötürü, bireyler sürekli bir kusur arama hâlinde olmamalıdır. Toplumun yapısını bozmadığı takdirde, insanların kusurlarını parmakla göstermek ayıptır. Hoşgörü, toplumu yokoluşa sürüklemediği takdirde, herkesin hayattaki kendi yolculuğuna saygı duymaktır. Tanrı bile suçluların kafasına anında yıldırım yağdırmadığına göre; keyfince başkalarını cezalandırmak isteyen Beşer, haddini aşıp tanrıyı oynamaktadır (buna da Şirk denir).

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 511

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir