Işığının Savaşçısının Elkitabı ilginç bir biçimde, gerçekten bir elkitabına benzer bir biçimde yazılmış. Her bir sayfada Işığının Savaşçısı’nın bir özelliğinden bahsediliyor.
Kitap hakkında ilk söylemem gereken şey şu ki, kitabın Önsöz’ü kesinlikle atlanmamalı çünkü kitabın belki de en önemli kısmı burası ve bir de Sondeyiş. Önsöz hikayemizin başlangıcını, Sonsöz ise hikayemizin sonunu; kitabın geri kalanı ise kahramanımızın hikaye boyunca aldığı dersleri anlatıyor.
Suların altında çanları olan bir tapınak vardır. Tuhaf giyimli, başında bir örtü olan, güzeller güzeli, gizemli bir kadın, çocuğa bu tapınaktan söz eder. “Oraya git ve bana tapınak hakkında ne düşündüğünü söyle.” der. Dalgalar bu çanları hareket ettirir ve çalmalarını sağlar. Fakat ilginçtir, derinlerden gelen bu çan seslerini sadece köyün balıkçıları duyabilmektedir. Çocuk çan seslerini duymak için çabalamayı bıraktıktan 1 sene sonra, bir gün çan seslerini duyduğunu fark eder ve sevinir. Çocuğa bu tapınaktan bahseden kadın ise çocuk büyüyünce tekrar karşısına çıkar ve ona bir defter uzatır. Ona ışığın savaşçısında bahseder ve ona “Bu savaşçıyı yaz,” der.
İşte biz o delikanlının yazdıklarını okuyoruz. Kitap, Işığın Savaşçısı’nın öğrendiği dersleri yazması ile oluşuyor yani. Peki Işığın Savaşçısı kimdir? Arayandır, sorandır… İçindeki cevheri açığa çıkarmak için çabalayandır, Savaşan’dır. Hayat ve Anlam yolcusudur.
İşte bu kitabın konusu da bu şekilde.