Mesleklerin, İlâhî Sıfatlar ile olan bağıntısına değinmiştik. Şimdi de bir örnek üzerinden, Jung’un Kollektif Bilinçdışı dediği şeyi inceleyelim.
Düşünce’yi toparlayamamak, esasen onu tevhid edememek anlamına gelir. Şu hâlde, insan nasıl huzur bulabilir?
İnsanın Yanılgı’ya düşmesi demek, kesrette kaybolması, Vahdet’i idrak edememesi/görememesi anlamına gelir. Bunu Akademik cihetten inceleyelim.
Bilgi, bizzat varlıktır. Başka bir deyiş ile, biz olduğumuz şeyin bilgisine sahibiz; veya bizzat o bilginin kendisiyiz.
Tabiat içerisinde meydana gelen (her şey) kendi içerisinde tutarlıdır ve kendi özünden gelen mantığına haizdir.
Peki, mana akışı nasıl canlandırılır? Seyir nasıl başlar?
Kişi, her şeyi kendi Anlayış’ına göre sayar, ve Sayı kavramını buna göre algılar.
Tasarım olmadan, bir (niceliksel) Ölçüm’den söz edemeyiz. Tasarım ise fikir ile alakalıdır, bir İdea’ya/Arketip’e karşılık gelir.
Nehir, ana Akış hattında aktıkça, yan dalları olan akarsular da “kendiliğinden” oluşa gelecektir.
Genel olarak Yazı’nın felsefesi (Yazım Nazariyatı), “cebirsel ifadelerin temsillerinin yazımı”nı da kapsar.