Müdessir Suresi’nde, Hakk
Beni ve Vahid olarak yarattığımı baş başa bırak.
Müdessir Suresi 11. Ayet
beyân eder. 2. Ayet’i “Kalk ve uyar” olan bu Sure’nin, bu beyânda bulunması, bize Kur’an’daki Birey’sellik anlayışı hakkında önemli bir bilgi verir. Peygamber, anlatmakla mükellef olmasıyla birlikte, “günün sonunda” o kimseyi Din’e zorlayamaz; kimseyi, Din’e davet ederken onun Birey’selliğini yok sayamaz.
“Vahid olarak yarattığım” ifadesini ise, iki açıdan okuyabiliriz, ve iki açıdan da mânâ değişmez. Fakat Allah’ın “nerede olduğunu” düşünenler için, belki mânâ değişiyor gibi görünebilir.
İlk olarak; Vahid, Allah’ın bir ismi/sıfatı olarak düşünülebilir ve Ayet’in bu özelliğe, yani “sayılabilir bir”lik vasfına vurgu yaptığını söyleyebiliriz. Yani Allah, Vahid isminin sahibidir ve (bu İlâhî İsim üzerinden) yaratır.
İkinci olarak; “Vahid olarak yarattığım” ifadesinden, Yaratılan’ın Vahid sıfatını taşıdığını söyleyebiliriz. Yani Yaratılan, “sayılabilir bir” (vahid) olma vasfını taşır. Allah’ın Vahid ismi, bu Yaratılan üzerinden tecelli eder. Böylece diyebiliriz ki; Kur’an bize, Nebi üzerinden İletişim’deki en önemli boyutlardan birisini anlatır. Nebi’nin bile, anlatışında işgalci-zorlayıcı bir tutum takınması söz konusu olamaz.
Dolayısıyla, Nebi’nin yürüdüğü Yol’u izleyen bir kimsenin de, iletişimde işgalci-zorlayıcı bir tutum takınması söz konusu olamaz. İnsan’ın, konuşurken her zaman, karşısındakinin Allah’ın Vahid olarak yarattığı olduğunu, yani Birey’selliğini göz önünde tutması gerekir.
(Gündüz) elbiselerini giyene [Müdessir‘e] hitâben, “Gündüz’ün işleri”ni anlatan Müdessir Suresi, bu şekilde insanlar arası iletişimin önemli yönlerine değinir. “Gün’ün sonunda” ise İnsan Allah ile baş başa kalır.
Allah dilemedikçe onlar öğüt almazlar. O, takva ehlidir ve mağrifet ehlidir.
Müdessir Suresi 56. Ayet
Allah ise, “takva ehli ve mağfiret ehli”dir. “Bilmek istemeyen”e bildirmez ve bildireceğine “bilmesi gereken”i bildirir.
09.06.2024