De: “Eğer dedikleri gibi, O’nunla beraber başka ilahlar olsaydı, o zaman onlar da mutlaka Arş’ın Sahibi‘ne bir yol ararlardı.”
İsra Suresi 42. Ayet
Kişi’nin Nazariyat geliştirmesinin aşamaları nelerdir?..
Geçen günlerde çok hoşuma giden, mitolojik bir roman/anime buldum. Lord of the Mysteries [Gizemlerin Efendisi] adındaki, yazarı Çinli olan bu animede, ilginç bir güç sistemi var. Tüm (özel) güçlerin (kuvvetlerin) kaynağı İlahi Köken’li kabul ediliyor, ve tüm süper güçler bu “ilahların” hükmüne sıkı sıkıya bağlı.
Tek-Bir Zat, Pek-Çok Rüya
Mitoloji’de “ilah” demek, esasen “ilahi arketip” veya “ilahi sıfat” demektir. La İlahe İllAllah, dediğimiz takdire, aslında “hayalî ilahların Allah olmadıklarını” ifade etmiş, zikretmiş oluruz. Bir Ayet’te bu mesela şöyle geçer: “Eğer O’ndan başka ilahlar olsaydı, onlar da Arş’ın Sahibi’ne bir yol arardı.”
Bu şu anlamda te’vil edilebilir: Eğer İnsan’ın “ilah” olarak “isim’lendirdiği” varlıklar gerçek olsalardı, bunlar ancak Allah’ın Sıfat’ları derecesinde olurlardı; yani bu durumda İnsan, Allah’ın Sıfat’larını ayrı birer kimlik ile tanımış ve isimlendirmiş olurdu, bunlar da elbette ki onları kuşatan Allah’ın Zâtı’nda anlam kazanmanın yolunu arardı. Burada “yol arayan”, tabii Allah’ın Sıfat’ları değil, İnsan’ın Zihn’indeki onların tanınan kimlikleridir. Yani, Hakikat’e yönelen ve ondan ilham alan Mitoloji, kavramları/varlıkları/sıfatları ve bunların Zihin’de tesis edilen Hayalî Suret’lerini, Arş’ın Sahibi’ne doğru “yol aldırır”. Bu “yol alma”, Mitos Yazımı’nın temelidir ve Mitolojik Hikâye Akışı bu şekilde oluşur.
Fakat, biz Mitos okurken, her zaman bunların birer hayal olduğunu aklımızda tutmalıyız; değilse (kavramsal) yozlaşma kaçınılmazdır. Mesela, “Zeus pek çok kadınla sevişir”, kavramsal sembolizm açısından, “Ruh pek çok Nefs’i tohumlar, onlara ilham verir” anlamına gelir. Sembolik (remzî/soyut) olanın literal (gerçek/somut) olarak anlaşılması, daha doğrusu vehmedilmesi, Yanılgı’nın temellerinden birini oluşturur.
Gizemlerin Efendisi [Lord of the Mysteries]
O zaman Mitolojik Hikâyemize geri dönelim. Bu Hikaye’nin belki en göze çarpıcı yönü, “güçlerin” tabiat’en tamamen “kavramsal” kökenlerinin olmasıdır. Yani; özel güçlere sahip Beyonder’lar [Aşkın] güçlerini bağlı oldukları Yol’un [Pathway] “ilah”ından alırlar. Bu “ilah”ların, Orijinal Yaratıcı’nın “ayrışmış yönleri olduğu” söylenir. Belki çeviri eksikliğinden olsa gerek… bu ifadenin çok hoşuma gittiğini söyleyemem. Fakat bunun Mitolojik bir ifade olduğunu hatırda tutup, onu Ontolojik bağlama tefsir edersek, “çeşitli sıfatları” olduğunu söyleriz. Gerçekten, Kur’an Ayet’inde belirtildiği gibi, bu “ilahlar” Orijinal Yaratıcı’ya giden bir Yol ararlar. Bu, aslında Mitos Yazarı’nın Hayal Nazariyatı yoluyla, Aslî (Orijinal) Yaratıcı’ya bir yol arayışının hikayesi/yansıması olarak düşünülebilir.
Sıfır’dan Başlangıç ve Tarot Sayımı
Ana karakterimiz, antik bir kitapta gördüğü bir ritüeli uygular. 4 Yön’e selam verip, Göklerin ve Yerin Sahibi’ne bir dua ettikten ve odanın 4 köşesine koyduğu 4 adet ekmek sunduktan sonra, kendisini bilmediği başka bir dünyada bulur. Bu dünyada kendi başına kurşun sıkan bir karakterin bedenine ruhen göç etmiştir. Bu gizemli başlangıçla birlikte, ana karakter de aslında nereye geldiğini ve nasıl bir dünyanın içinde olduğu bilmez. Dolayısıyla tam anlamıyla gizemlerin içine düşmüştür.
Burada, naçizane zannım o ki, Yazar, kendi içine düştüğü Hayaller Âlemi’ni tasvir etmektedir. Ana karakter modern zamanlardan bu dünyaya göç etmiştir, ve bu dünya Kıyamet Sonrası Mitolojik bir Dünya’dır. Hikâye’nin başlangıcındaki dua ise bana Ayet el Kürsi’yi epey hatırlattı. Hikâye’de buna “Şans Duası” denilirken, biz buna “Koruma Duası” diyoruz; ki hayaller ve oluşumları ile ilgili Metafizik bir bağı vardır.
Ana karakter, Sefirot Kalesi adı verilen üst-boyutta kendisini 0. Tarot Kartı olan Şaşkın Kartı [The Fool] ile tanımlar. Bu, esasen, “diğer kartları okuyan Kişi”ye işaret eder, dolayısıyla bu hâliyle de Yazar’ın bilincinin bir yansımasıdır. Ana karakter şu soruyu sorar: “Ben kimim? Önceki (karakter) mi Sonraki (karakter) mi? Yoksa her ikisi de mi?” Rüya’nın içinde, Rüya’ya dalmadan önceki kişiliğini hatırlayıp, Rüya’daki kişiliği ile bunun arasında bir Gizem (Sır) söz konusudur. Ve ana karakterimiz bu sırrı çözmenin peşindedir.
Kahramanımızın bir başka uğraşı da farklı “ilahların” kiliseleri arasında barışı tesis etme çabasıdır. Aslî Yaratıcı’nın “parçalanmış” olduğu bu hayal/vehim ortamında, Kahraman, Rüya’nın Öte’sinden gelen ve dolayısıyla hepsinin Bir’liğini görebilen bir Kişi’dir. Fakat o, Hikâye’nin başında, henüz Kim olduğunu görmemiştir. Ve Gizemlerin Efendisi’nin Hikâyesi, Kahraman’ın bu Görüş’ü geliştirmesinin hikâyesidir.
30.07.2025