İnsan’a öğreten Rabbi’dir. Bir beşer, bir beşere bir Harf dâhî öğretemez. Şu hâlde, okulun amacı nedir?
Mesleklerin, İlâhî Sıfatlar ile olan bağıntısına değinmiştik. Şimdi de bir örnek üzerinden, Jung’un Kollektif Bilinçdışı dediği şeyi inceleyelim.
Düşünce’yi toparlayamamak, esasen onu tevhid edememek anlamına gelir. Şu hâlde, insan nasıl huzur bulabilir?
Asl’ımız gerçekten de nefsimizin yazarı olan Hakk’tır, ve “O’nun veçhinden başka her şey helak olucudur”.
Dengelenmiş Rüya Matrisi ile hangi başlığa geçeriz?
Kişi; Kelimelerin Bilgisi’nde yeterince derinleşir ise, Rüya’nın “yozlaşma”sına karşı bağışıklık kazanır.
Değişkenlerin aldığı değerler bir Bütün olarak deseni oluşturur, yani Model’i meydana getirir.
İnsanın Yanılgı’ya düşmesi demek, kesrette kaybolması, Vahdet’i idrak edememesi/görememesi anlamına gelir. Bunu Akademik cihetten inceleyelim.
Yazı, Dil Arkhitektoniği cihetinden, belirli katmanlara sahiptir. Esasen, Hakk’ın bir tezahürüdür ve Ontolojik Hiyerarşi’ye tâbîdir.
(Seyir İlkesi’nden daha önce bahsetmiş olsak da, bu Yazı’yı tamamen ona ayırdık; ki kendi başlığı altında bulunsun.)