Rastgelelik denilen şeyi anlamakta hep güçlük çekmişimdir. Aslında, Yaratıcı Kudret’e inanan herhangi birinin, “rastgelelik” kavramı ile bağdaşabilmesi zordur; keza Yaratıcı’nın varlığı Bilinç’i ima eder, yani zuhur eden her şeyin bilinmek murâdı üzerine zuhur ettiğini. Bu, Sebep’lerin kaçınılmaz varlığı ile alakalıdır; Aslî Yaratıcı, İlk Sebep olacak şekilde.
Gene de, “rastgelelik” kavramı ile sıklıkla karşılaşırız, özellikle mühendislik literatüründe. Dolayısıyla, bu kavram ile kastedilen şeyin ne olduğuna da nazar etmek durumu/zorunluluğu ortaya çıkar.
Kendi gözlerimle “sebepsiz” herhangi bir olay görmediğim için, “rastsallık” kavramını ancak yapılan tanımlamalar ve bunları yapanların zihin yapısı üzerinden inceleyebilirim. Her kavram, esasen Kişi’nin Nefs’inde zuhur eden, belirli bir “algı biçimi”ni ifade eder. Bu algı biçimi, belirli bir varoluş biçiminin sonucudur. Sayım Nazariyatı’nda bahsettiğimiz gibi, bu algı Kişi’nin Ontoloji (Varoluş) Anlayışı’ndan kaynaklanır.
Kişi’nin Varoluş Anlayışı’nı, “ifade”leri üzerinden anlamaya çalışırız; ki bu da Fenomenoloji’nin (de) temelini oluşturur.
Olasılıkçı’ların pek sevdiği, yazı-tura örneğini düşünelim. Esasen yazı veya tura gelmesi, her tecelli olayı gibi, belirli varoluş koşullarının sağlanmasına bağlıdır. Bunlardan bazılarını; (hangi bir yüzün yukarı baktığı) başlangıç durumu, atış kuvveti, temas eden materyalin özellikleri (tırnak sertliği gibi), etken kuvvetler (rüzgâr) vb.; olarak sıralayabiliriz. Bu durumda, yazı veya tura gelmesi pek çok parametrenin rol oynadığı bir fonksiyon olarak düşünülebilir. Demek ki, varoluş koşulları sağlandığında, ona tekâbül eden olayın gerçekleştiğini söyleriz.
Nazariyat açısında durum budur, yani gördüğümüz (nazar ettiğimiz) etkenleri yazarız; sadece Görülen’in bir ifadesi olarak. Fark edileceği üzere, burada Gözlem’den kaynaklanan bir belirlilik durumu söz konusudur. Keza “şimdi”den söz ederiz ve “şimdi”de Görülen’i yazarız. “Şimdi”, zaten belirlenmiştir (zuhur etmiş/etmektedir); daha doğrusu zaten belirlendiğinde “şimdi” olur.
Olasılık’ın temelini ise belirlenmemişlik oluşturur, yani “gelecek” olan. Olasılık’ın Epistemolojik mahiyetini anlamak muazzam önem taşır; çünkü “gelecek”e dair hesap yapmak, esasen “hayal”dir. “Gelecek”in sadece Muhayyile’de tesis edilebilmesi sebebiyle. Reel olsa, ona zaten “şimdi” derdik. Ki Gerçek olan sadece odur.
Muhayyile’de, Nefs, “gelecek”i tesis eder, hayalî varoluş koşulları dahilinde; İç’sel Hayal’in oluşumunu belirleyen İlke’lerin hükmü altında.
Neden Olasılık Hesabı Yapıyoruz?
Peki neden Olasılık hesabı yaparız? Tasarımların Doğuşu ile bahsettiğimiz gibi, Tasarım’lar öncelikle İç’sel Hayal’de bulunur. Yani, Varoluş Mertebesi itibariyle Misal (İdea’lar) Âlemi’nde ikamet eder, de diyebiliriz. Hayal’de, Süreç Tasarımı oluşturmak ise, Olasılık hesabını gerekli kılabilir; “ol’a’sı olanların hesabını yapmak”, anlamında. Hayalî Tasarım’ların, Gerçeklik’in varoluş koşullarında yeniden inşası, Mühendislik’tir.
Tüm bunlar ise Allah’ın Musavvir-Hâkim esmalarının tesiri altındadır. Dolayısıyla; Tasarım’ın esaslarını öğrenmek Musavvir esmasını, bunların hangi varoluş koşullarında meydana geldiği anlamak – hangi varoluş koşullarının hüküm sürdüğünü anlamak – da Hâkim esmasını zikretmek anlamına gelir.
O Allah ki, ilah yok ancak O; Melik, Kuddus, Selam, Mümin, Müheymin, Aziz, Cebbar, Mütekebbir, onların ortak koşmalarından yücedir (sübhandır).
O Allah Halik, Bari’, Musavvir’dir. En güzel isimler (Esma ül Hüsna) O’nundur. Tespih eder O’nu, bulunanlar Göklerde ve Yerde, ve O Aziz, Hakim’dir.
Haşr Suresi 23-24. Ayetler
14.12.2024 [y.t.]