Olasılık ve İstatistik Epistemolojisi – 6

Bu yazıda, "mesafe" ve "hareket" kavramlarından ve bunların "yoğunluk" kavramı ile ilişkisinden bahsettik.

Olası (Hareket) Yollar(ı)

Şimdi de Olasılık’ta “mesafe” kavramından bahsedelim. Olasılık “dağılım”larında, bu “dağılım” belirli “olası durumların” aralarındaki “mesafe”yi ortaya koyar. “Mesafe” kavramı ise, Evrensel bir hakikattir ki, “hareket” kavramının varlığını îmâ eder. (Yani en azından, biz bunun böyle olmadığı, “mesafe”nin var olup “hareket”in var olmadığı bir dünya görmedik.) Bu durumda “mesafe”nin hesaplanması ile “hareket”in hesaplanması arasında, Ontolojik ve kopması mümkün olmayan bir bağ vardır.

Böylece, diyebiliriz ki; Olasılık dağılımlarındaki “mesafe”lerin hesabını yapan Kişi, aynı zamanda bunların “hareket”i ile ilgili bir hesap yapıyordur; bilinçli veya bilinçsiz bir biçimde. Ayrıca, diyebiliriz ki; belirli “olay”lara bir nicelik atanması ile, yapılan çoğu zaman bu “olası hareket yollarının sayılması”ndan başka bir şey değildir.

“Hareket” ise Zaman’ın varlığını îmâ eder. (Ve gene, biz bunun böyle olmadığı bir dünya görmedik.) Bu durumda ise, bir “olay”, Gerçek’te; Zaman’ın seyri ile bu “olası yollardan” birisi üzerinde gerçekleşen bir Hareket’in tanınmasına verilen addır.

Kendi eylemleri hakkında idrak ve farkındalık sahibi her İnsan ise; Mesafe, Hareket ve Zaman kavramları arasındaki hiyerarşiyi idrâkinde zinde tutuyor demektir. Bununla birlikte; Zaman’ın mevcudiyeti de Varlık’ın mevcudiyetini îmâ eder. Böylece; (1) Varlık’tan söz edilmeden Zaman’dan, (2) Zaman’dan söz edilmeden Hareket’ten, (3) Hareket’ten söz edilmeden Mesafe’den söz edilemeyip; bu Anahtar Kavramlar olmadan ne “olası olay”lardan ne de “olası yollar”dan bahsedilebilir.

Gerçeklik’in apaçık var olan bu unsurları göz ardı edildiğinde, artık Kişi’nin muhayyilesinde (yani hayal gücünde) oluşturduğu ve yazıya aktardığı nicelik’lendirme işlemi ve ortaya çıkan yazının, Gerçeklik ile alakasından da söz edilemez. Şu durumda, yapılan ancak sayılarla oyun oynayıp, bunun “bilimsel” bir değeri olduğunu iddia etmenin azim vehmine kapılmaktır.

Yoğunluk Farkı ve Hareket

Şimdi de bahsettiğimiz “olası yollar” üzerindeki “hareket”ten ve bunun nasıl mümkün olduğundan bahsedelim. Ontoloji kategorisindeki yazılarımızda, Yaradılış’ın ve tabiî olarak “hareket”in Ontolojik temellerine değinmiştik. Burada da kısaca şunu diyebiliriz ki; her Hareket, zorunlu olarak bir çeşit “yoğunluk farkı”nın sonucu oluşa gelir. Bu Ontolojik gerçeklik, kolayca gözlemlenebilen fizîki olaylarda (nehrin akışı gibi) da, idrâki biraz daha zor psikolojik/zihinsel olaylarda (düşünce akışı gibi) da gözlemlenebilir. Hatta şunu da ekleyebiliriz k; bu durum gök cisimlerinin dâhil olduğu astronomik olaylarda da, mikro organizmaların dâhil olduğu mikroskobik biyolojik olaylarda da böyledir. Zîra Metafizik İlke’ler pek çok Varlık Manzarası’nda müşâhede edilebilir. Şu durumda, “yoğunluğun eşitliği” ile “hareketsizlik” aynı anlama çıkar. Zîra “hareket” tam da bu “yoğunluk farkı”nın bir sonucudur. “Eşit yoğunluk” durumu ile ifade edilen homojenlik hâlinde ise tam bir “hareketsizlik” söz konusudur. Böylece “eşit yoğunluk” durumunda “hareket”ten söz etmek mantık-dışı ve paradoksaldır.

Nitelik’in Nicelik’e indirgenmesi ile birlikte, bu yoğunluk özelliği de silinmiş olur. Keza yoğunluk tamamen Nitel bir unsurdur. “Eşit yoğunluk” durumunda gerçekleşen “hareket”i (!) hesap etmeye (!) çalışmak ise hepten paradoksal ve akıl-dışıdır. Böyle bir faaliyete “bilimsellik” (!) etiketi yapıştırmak ise, ancak Gerçeklik algısını kaybetmiş kişilerce sergilenen bir eylem olabilir. (Bkz.: Hakikat’e Çekilen Setler)

“Yeniden Yoğunlaştırma” Çabası

Bahsettiğimiz “yoğunluk farkı”nın zorunluluğu sebebiyle, Olasılık işlemlerinde bu “olası yollara” birer “ağırlık” ataması yapılır. Burada şöyle bir mantıksızlık söz konusudur: Zaten ilk nicelik’lendirme işlemi ile, bu ögeler [entite’ler] nitelik’lerinden soyutlanmıştı. Şimdi ise bir çeşit “yeniden yoğunlaştırma” çabası söz konusudur.

Eğer burada Nitel gerçekliğin, Nicel bir çiziminin yapılması söz konusu ise (ki burada yapılan kesinlikle bir çizimden başka bir şey değildir), o zaman her daim Nitel gerçekliğe Odak’lanılması ve çizimin “yoğunluk noktalarının” ve “yoğunluk ilişkilerinin” bu Nitel gerçekliğe göre belirlenmesi gerekir.

Ne var ki pek nâdirattan değildir ki, bu Nicel çizimin Nitel unsurları keşif için kullanılabileceği gibi bir vehme kapınılır. Bahsettiğimiz gibi, bu ancak bir Gölge üzerinden onun Asl’ını görmeye çalışmaya benzer.

Yani burada, maalesef, bir çeşit “tersine dönme” söz konusudur. Ve buraya hiç de “bilimsel” olmayan hayâlî unsurların karışması oldukça mümkündür. Keza bu “ağırlıklandırma” işlemi, eğer Nitel unsurlar göz ardı edilirse, neye göre yapılır? Anlaması pek zor olmasa gerektir ki, Gerçek’in reddi ile bu boşluğu Kişi’nin hayal gücü doldurur. Bu durumda ise ne “kesinlik”ten ne de “bilimsellik”ten söz edilebilir.

Nitel gerçekliğe Odak’lanıldığında ise, yapılan çizim ancak yaklaşık bir “tahmin”e olanak sağlar. Fakat bu çizim, gayet kolaylıkla istenilen görüntüyü vermesi için altere edilebilir (değişime uğratılabilir) de. Bu durumda ise hayaller gerçek gibi gösterilmiş olur.

08.12.2023

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 549

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir