Hakikat, bizzat insanın gözü önündedir. İnsan, Hakikat’in, Gerçeklik’in içinde yaşar. Bu sebepten Hakikat Anlatısı, doğal ve akıcıdır. Sade ve anlaşılırdır. “Anlaşılır”dır, çünkü insana gözü önünde olanı hatırlatır.
Bu haliyle, diyebiliriz ki Hakikat’in hiçbir Anlatısı, “anlaşılmaz karmaşıklığa” sahip değildir ve olamaz. Kullanılan kelimeler okuyucu için yeni olabilir, yani ilk defa gördüğü kelimeler olabilir, fakat bu Anlatı’yı “anlaşılamaz” kılmaz. Akış bütünlüğünü, yani Anlatı’nın Akış bütünlüğünü sağlamak, bu ilk defa görülen kelimelerin işaret ettikleri anlamları öğrenmek ile mümkündür.
Hakikat Anlatısı, doğal ve akıcıdır, çünkü “bizzat göz önünde olan”ın Seyr’inden ve bunun kelimeleştirilmesinden, kelâma dökülmesinden ibarettir. “Doğal”dır, çünkü herkesin içinde bulunduğu Gerçeklik’e işaret eder ve bu Gerçeklik her şeyiyle bizi kuşattığı için bize O’nun Anlatı’sı bir doğallık hissi verir. “Akıcı”dır, çünkü bizzat Seyir ile yazılmıştır. Kâğıda, yazım ortamına yansıyan da bu Seyir’in İz’lenmesinden ibarettir.
Seyredilenin Yazılması olduğundan, ne Hakikat ne de Anlatı’sı, kimsenin mülkü değildir ve olamaz da. Sadece, Yazar’ın emeğinden söz edilebilir. Fakat Ressam’ın resmettiği dağları yaratmadığı gibi, Yazar da Hakikat’in sahibi veya belirleyicisi olamaz.
Peki her Anlatı, Hakikat Anlatısı mıdır? Ne yazık ki hayır. Her şeyden önce; Kişi, Düşünce Akışı’nı başlatan bir Niyet’e sahiptir. Bu Niyet, kaçınılmaz biçimde hem Düşüncenin Seyri’ni hem de ortaya çıkan sonucu belirler.
Bir Anlatı, ancak sâfî bir “Hakikat’e yönelme” niyeti ile Hakikat Anlatısı niteliğini kazanabilir. Kişi’nin nefsânî arzuları, heva ve hevesleri, kompleksleri Niyet’ini bulandırdığı ölçüde, Niyet’i sâfîyetini kaybeder. Bu durumda; Kişi’nin nefsi kirli bir ayna gibi Hakikat’in bilgisini bulanık ve çarpıtılmış bir biçimde yansıtır.
22.10.2023