Fantastik hikayelerde, genelde kahramanların olağan-üstü kabiliyetleri olur. Bu kabiliyetleri edinmeden/keşfetmeden önce Kahraman diğer tüm insanlar gibidir. Doğrusu Kahraman’ın bu keşfinden önce, bu fantastik dünya oldukça sıradandır. Bu dünyanın sıradan insanlarının yaşamlarına oldukça benzer yaşamlar yaşarlar. Anlatılacak bir Hikaye’leri yoktur.
Fantastik Hikayeler, bize bir gizemin mesajını, haberini verirler. Bu Hikayer’lerde ortak bir nokta bulunur: Bilinmeyen Mucize’nin keşfi. Bu, öyle bir şeydir ki, sıradan insanların bunun varlığından haberleri dâhi yoktur. Öyle ki, böyle bir şeyin varlığını tahmin dâhi edemezler. Çünkü İnsan, yaşamadığı/tecrübe etmediği bir şeyin hayalini kuramaz.
Tüm Hikayelerin Kahramanı, kalabalığın bildiği gerçekliğin ötesine geçendir. Aşan’dır. Aşık’tır. Hayal edilemez kuvvetlerin Kaşif’idir. Bu Keşif ki, Hikaye’nin yaratıcısıdır. Hikaye Evreni’ni Kahraman’ın yolculuğu genişletir. Ve ona amacını verir. Değilse Yazar’ın bu Hikaye’yi yazma sebebi olmazdı. Siler ve baştan yeni bir Hikaye yazardı.
Kahraman yolculuğu sayesinde Bilinç kazanır. Kahraman’ın Bilinç’i Hikaye içerisinde büyür ve gelişir. Öyle ki bir noktada şu gerçeği fark ederiz: Artık tüm Hikaye Kahraman ile ilgilidir. Eğer dikkat edersek bir gerçeği daha fark ederiz: Kahraman, Yazar’ın kendisidir. Yazar, Kahraman ile, Kendi Bilinç’ini inşa eder. Bu yüzden, Kahraman “mutlak galip”tir. Ta’ en başından beri.
Yazar’ın tercihine göre “kazanmak biçimi” değişebilir. Bu, Kahraman’ın kazandığı gerçeğini değiştirmez. Bazı durumlarda öyle bir duruma düşer ki Kahraman, yenileceğine şüphe yoktur. Ama eğer o gerçek “Kahraman” ise, Yazar onun kazanması için yeni bir Yaratım’da bulunur. Böylece yeni Yaradılış’lar ve Mucize’ler birbirini izler. Bu sebeptendir ki, kimi zaman Kahraman’ın “Tanrı tarafından seçilmiş” olarak tasvir edildiğini görürüz.
Yazar’ın “tanrı”sı, Kahraman’ın Tanrı’sıdır. Eğer Yazar bir İnsan ise. Böylece İnsan-Yazar’ın “tanrı anlayışı” tüm hikayeyi şekillendiren temel unsur olur. Kahraman’ın “Tanrı tarafından seçilmiş” olması ve tüm Hikaye’nin Kahraman tarafından inşa edilmesi hasebiyle.
Eğer İnsan-Yazar “Hakk’a tapar” ise, o zaman deriz ki “Yazar hikayenin hakkını vermiştir.”. Eğer Yazar, yani İnsan-Yazar “kötülüğe tapar” ise, o zaman deriz ki, “Bu kötü bir hikayedir.”. Yani “kötülüğün hikayesi”dir.
Hakk-Yazar olarak düşünürsek, yani Yazar’ın bizatihi Hakk olduğunu idrak ile düşünür isek, cümle Varlığın hikayesidir Yazılan. Kahraman ise İnsan-ı Kamil’dir. Hikaye hakkında bahsettiğimiz diğer unsurlar burada da geçerlidir. Çünkü Asıl-Olan Hakk’tır, Hakk’ın Yazdığı’dır.
Aşağı’da nasılsa Yukarı’da, Yukarı’da nasılsa Aşağı’da öyledir.
08.05.2023