Çağların Ortak Anlatısı

Tüm Anlatı türlerinde ortak bir hakikat bulunur ki, Dinleyici’nin anlatıdan edineceği bilgi ile, Yazar’ın edineceği arasında çok büyük farklar bulunur. Çünkü Dinleyici, Hakikat ile dolaylı bir temas halinde iken, Yazar bilgiyi kaynağından özümser ve damıtır.

Gözlem, bireyseldir. Görürüm, gördüğümü incelerim, üzerine tefekkür eder ve belli çıkarımlarda bulunurum.

Bilim, temelinde bireysel gözleme dayanır. Olgular, yani olan şeyler gözlemlenir ve bunlara dair belli çıkarımlara varılır. Bunula birlikte, bilim tamamen “bireysel” bir uğraş değildir ve her ne kadar bireysel faaliyeti temel alsa da, inkar edilemez “toplumsal” yönleri bulunur.

Bunun sebebi; bilimsel metodun, yapılan gözlem ve çıkarımların kaydedilmesine dayalı çalışmasıdır. Kaydedilen çıkarımların aktarımını içerdiği için, bu bağlamda Bilim de bir Anlatı aracıdır.

Tüm Anlatı türlerinde ortak bir hakikat bulunur ki, Dinleyici’nin anlatıdan edineceği bilgi ile, Yazar’ın edineceği arasında çok büyük farklar bulunur. Çünkü Dinleyici, Hakikat ile dolaylı bir temas halinde iken, Yazar bilgiyi kaynağından özümser ve damıtır. Böylece tüm çağlarda karşımıza aynı Hakikat çıkar:

Anlatı’nın sadece Dinleyici’si olmakla yetinen kimseler, asla Yazar’ın deneyimlediği saf bilgiye erişim sağlayamazlar. Keza onlarınki bir Aracı (ya da “Peygamber”) tarafından aktarılmakta olup, Dinleyici’nin Anlatı’nın şekline (zahirine) takılı kalıp, ardındaki “aracısız” bilgiden, Akış’tan kopuk kalmaları, çoğunlukla karşılaşılan durumdur.

Tekrar Bilimsel Anlatı’ya dönecek olursak… Her Anlatı türü gibi, Bilimsel Anlatı’nın da oluşumu, İnsan Bilinci’nin Yazı ile aktarımına dayanır. Ne var ki bilimsel metod, Bilinç’in bu aktarımını belli kurallara bağlamıştır. Böylece nesiller boyu süregelen bir Ortak Anlatı’nın inşası meydana gelir. Bilim özünde bireysel gözleme dayanmakla birlikte, bilimsel metodun birleştirici yapısı, Bireysel İnsan Bilinci’nin Toplu/Ortak İnsan Bilinci’nin oluşturduğu kapsamlı literatüre ekleme yapabilmesine olanak sağlar.

Ortak İnsan Bilinci böylece pek çok kapsamlı bilgi ağı oluşturmuştur. Fakat anlaşılması gereken elzem bir konu vardır: Her İnsan, kendi Bilincinin taşıyıcısıdır ve Ortak Bilinç’in sahibi değildir. Bu sebepten hiçbir birey, Ortak Bilincin ürününü (örneğin bilimsel keşifleri) “kabul ettiğini” söyleyerek yahut iddia ederek, kendi Bireysel Bilincini inşa etmek sorumluluğundan kaçmamalıdır.

Bu yazıda “Bilim” yerine “Felsefe”, “Sanat”, “Müzik” gibi Ortak Bilincin farklı Anlatı’larını da koyabilirdik. Sonuç aynıdır: Çağımız, kaçan insanların çağıdır. Kendimiz bilimsel araştırma yapmayız, çünkü Ortak Bilinç yeterince yapmıştır. Kendimiz Felsefe ile uğraşmayız, tefekkür etmeyiz, çünkü Ortak Bilinç yeterince yapmıştır. Kendimiz Sanat Eserleri üretmeyiz, çünkü Ortak Bilinç zaten yeterince üretmiştir. Bunun yerine pek çok okulda zaten keşfedilmiş, zaten üretilmiş olanlar anlatılır. İdeolojilerden, sanat akımlarından bahsedilir. Tabii ki keşfedilmiş olanın anlatılması kendi başına bir kötülük arz etmez. Sorun sistemin insanı kendi keşiflerini yapmaktan alıkoymasıdır.

Yazıda Çağımız’dan bahsettim, fakat bu insani durum binlerce yıldır aynı kalmıştır. Fikrimce bu durum, ebediyen Çağımızın Kaderi’dir. Dolayısıyla “Çağımız” ile geçmişi ve geleceği de ifade etmek istiyorum.  Böylece kalabalıklar, İnsanlığın Ortak Bilinci’nden nasipleri olan kodlar ile programlanır, makinelerin ve yazılımların birbirleri ile olan etkileşimlerine oldukça benzer bir biçimde birbirleri ile etkileşime geçerler. Psikoloji bu olguyu bireysel, Sosyoloji toplumsal ölçekte inceler. Felsefe ve tefekkür kişinin içinde bulunduğu, İnsanlığın Ortak Kaderi’ni fark etmesini sağlar. Hakk Din ise kişiye Kozmos’un melekeleri/kuvvetleri/yasaları ile uyumlu yaşayabilmesi için, “zihinsel yazılım paketleri” ve “davranışsal kodlar” sunar.

Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun.” denildiği zaman, onlar: “Hayır! Biz, atalarımızdan gördüğümüz şeylere uyarız.” derler. Ya ataları akıllarını kullanmayan ve doğru yolu bulamamış kimselerse?

Kur’an’ı Kerim (Bakara Suresi 170. Ayet)

29.11.2022

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 532

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir