Bu kitapta, konularının aynı olmasa da, benzer olması sebebiyle, Platon’un iki ayrı metni birlikte verilmiş. Şölen ve Dostluk’un orijinal isimleri sırasıyla Symposion ve Lysis.
Platon’un diğer yazılarında olduğu gibi diyaloglar şeklinde yazılmış. İkisinin de ana karakteri Sokrates. Konuşulan konu genel anlamda “sevgi”.
Bu yazıda Şölen’den bahsedeceğim.
Fakat her iki diyaloğu ayrı ayrı incelemeden önce Sokrates’in yaşadığı dönem (M.Ö. 470-399) hakkında cinsellik kavramı ve anlayışı hakkında biraz bilgilendirmede bulunmak istiyorum.
Antik Yunan’da Cinsellik
Antik Yunan, ataerkil bir toplumdu. Oy kullanma hakkı sadece özgür erkeklere aitti ve genel olarak devlet işlerini erkekler yürütürdü. Antik Yunan’da erkekler arası cinsel ilişkiler oldukça yaygındı ve erkekler çoğunlukla biseksüeldi.
Daha detaylı bir okuma için bu makaleden faydalanabilirsiniz.
Şölen (Symposion)
Şölen Sokrates’in, antik Yunan’da kendine özgü içkili bir davet çeşidi olan, bir “sempozyum”a davet edilmesiyle başlar.
Sempozyumların belli gelenek ve kuralları vardı. Sempozyumda katılımcılar arasında ne kadar içki içileceği ve konuşulacak konuyu seçmesi için bir hakem seçilirdi. Şölen diyaloğunda ise konuşulan konu Sevgi’dir.
Diyaloğun İlerleyişi
Sempozyumlarda katılımcılar sırayla söz alırdı. Bu diyalogda ise Sokrates en son sırada olduğu için en son söz alır.
Doğrusu bana kalırsa kitabın ilk yarısı, yani Sokrates’ten öncekilerin konuştuğu kısımlar, çok da önem arz etmiyor. Böyle düşünmemin nedeni ise, bu konuşmacıların aslında sevginin kendisinden ziyade kendi istek, arzu ve şehvetlerinden bahsediyor olmalarıdır.
Sokrates’e göre Sevgi
Sokrates konuşma sırası kendisine geldiğinde, kendisinden önce konuşanlara, konuştukları şeylerin sevgi olmadığı hakkında ironik bir atıfta bulunur. Bunun üzere Sokrates sevginin ne olduğunu felsefi diyalog yoluyla inceler ve anlatır. Daha doğrusu Diotima adlı bir kadının ona sevgi hakkında öğretmiş olduklarını dinleyicilere aktarır.
Sokrates’e göre sevgi, bilgiye duyulan sevgi, yani Hakikat Sevgisi’dir. Sokrates’e göre sevgi, ne iyidir ne de kötüdür. Sevgi bir çeşit melek, antik Yunan’daki karşılığı ile bir daimonion‘dur.
Sevgi, hep Güzel’i arar ve bulmaya çalışır fakat sanılanın aksine kendisi kaba ve yoksuldur. Hakikat, güzel şeylerin en güzelini, güzelliğin özünü barındırdığından; sevgi yolunda ilerleyen sonunda Hakikat’e ulaşır.
Sokrates, sevgi dünyasına ulaşmanın kılavuzu olarak şunları söylüyor:
“Bu dünyanın güzelliklerinden başlayacaksın, hiç durmadan basamak basamak yüce güzelliğe yükseleceksin, bir güzel bedenden ikisine, ikisinden bütün güzel bedenlere, sonra güzel işlere, güzel işlerden güzel bilgilere, güzel bilgilerden de sonunda bir tek bilgiye varacaksın:
Bu bilgi de o tek başına var olan salt güzelliğe varmaktan, asıl güzelin özünü tanımaktan başka bir şey değildir.”
İşte böyle anlatıyor Sokrates sevgiyi. Aşkı anlatıyor aslında: Gerçek aşkı. Yunus’un aşkını, Mevlanâ’nın aşkını ve daha nice ermişin, bilgenin aşkını…
Aslında bize diyor ki Sokrates: Leyla’dan geçmede Mevla’ya varılmaz. Kendisi Diotima’nın onun öğretmeni olduğunu söylüyor fakat buradan benim anladığım, Sokrates’in Diotima’ya aşık olmuş olması ve bu aşkın ona sevgiyi öğretmiş olması. İnce bir detay…