İnsan’a öğreten Rabbi’dir. Bir beşer, bir beşere bir Harf dâhî öğretemez. Şu hâlde, okulun amacı nedir?
Mesleklerin, İlâhî Sıfatlar ile olan bağıntısına değinmiştik. Şimdi de bir örnek üzerinden, Jung’un Kollektif Bilinçdışı dediği şeyi inceleyelim.
Değişkenlerin aldığı değerler bir Bütün olarak deseni oluşturur, yani Model’i meydana getirir.
İnsanın Yanılgı’ya düşmesi demek, kesrette kaybolması, Vahdet’i idrak edememesi/görememesi anlamına gelir. Bunu Akademik cihetten inceleyelim.
Bilgi, bizzat varlıktır. Başka bir deyiş ile, biz olduğumuz şeyin bilgisine sahibiz; veya bizzat o bilginin kendisiyiz.
Tabiat içerisinde meydana gelen (her şey) kendi içerisinde tutarlıdır ve kendi özünden gelen mantığına haizdir.
Her meleke, bir Sıfat’a bağlıdır. Belirli bir meleke/kabiliyet geliştirip, onun bağlı olduğu bir Sıfat ile tanışıklık kurabilmek için bir mücadeleden geçeriz.
Gerçek’te var olan belirli Nitelik’lerin bir Yazım Ortamı’na yansıtılması Hayal Yazımı’nı meydana getirir.
“Rastgelelik” kavramı ile sıklıkla karşılaşırız, özellikle mühendislik literatüründe. Dolayısıyla, bu kavram ile kastedilen şeyin ne olduğuna da nazar etmek durumu/zorunluluğu ortaya çıkar.
Kişi, her şeyi kendi Anlayış’ına göre sayar, ve Sayı kavramını buna göre algılar.