“Ve O âlemler için bir zikirden başka bir şey değildir” denmiştir: Âlem değil, Âlemler. Bu yüzden tüm âlemler ona (Kur’an’a) secde eder.
Bağlam, Dil’de oluşturulur. “İnsan” için, içinde bulunduğu bağlam, Yaşam’dır. O zaman şunu deriz; İnsan, Kelime’lerin anlamını ancak yaşayarak öğrenir, başka seçeneği yoktur.
Bağlanan-bağlamın gerçek bilgisi kimdedir? Bu, ancak Hâkim-Mâlik Sıfatları’nın tecelligâhı olan Filozof-Kral veya İlim verilmiş Evliya’dır.
Bir de bağlamda-bağlanan bir Kişi’yi düşünelim. Bu biçimde Bağlam’ı aşamayan bir Kişi, bu açıdan edilgen-pasif bir varoluş sergiler. Yani; önceden oluşturulmuş bağlam tarafından kontrol edildiği ve ona etki edemeyen bir hâl içerisindedir.
Bağlam nedir? “Kavramların bağ’lanarak yer edindiği ve etkin hâle geldiği Yapı veya Mimari”dir, yani bu şekilde tanımlanabilir. Tanımlar önemlidir ve bir şeyi tanımamızı veya tanıdığımız bir şeyi hatırlamamızı/anımsamamızı sağlar...
Ağ Yapısı belirli “dayanak”lara dayanır, bunların arasında kurulur. Esasen; bu daha Genel olana dayanarak, daha Özel bir desen çizmek/örmek anlamına gelir.
Tuzak kuranların düştüğü tuzak Ölçüm Manyaklığı [Ratio-nal Mania]’dır. Tuzakları Aşk’ın Ateşi ile aşanların, aştığı da budur.
Mânâ Âlemi için düşündüğümüzde, burada bir Görü’yü anlama dileğimiz de esasen ona etki eden (hâkim olan) mânevî ilkeleri anlama dileği ile aynı şeydir. Demek ki, âlemler farklı/çeşitli de olsa, İnsan fıtratının (zâtî) anlama/okuma dileği aynıdır.
Açıkladı: O, Bir’i yansıttığı Yedi Nitelik üzerinden Sana seçenekler sunar.

İçinde Aşk olmayan Manzara’yı, kim ne yapsın?