Zihinsel kabiliyetlerin kullanımı ve Kelime’lerin anlamlı/mânâlı okunması, bir çeşit zihinsel enerji olarak tanımlanabilecek Mana’yı tüketir. Bu, Misal Âlemi’nde Rüya’nın yapısını değiştirecek, yani “yaratılışı anlamlandıracak” Kelime’lerin okunmasına karşılık gelir ki bu da (Masal ve Mitlerde) büyü olarak adlandırılır. Aynı zamanda, bu ilk(e)sel denklem, günümüzdeki fantastik oyunlara da yansır ve Büyücü Sınıfı (veya Arketip’i) kabiliyetlerini kullanmak için (belirli miktarda) Mana’ya ihtiyaç duyar. Dolayısıyla sürekli ve tekrar eden biçimde bilişsel kabiliyetlerini kullanamaz, yani Mana’sının tükenmesi durumunda dinlenmeye veya Mana’sını yenileyen Mana İksirleri’ne (Mânevî Besin’lere) ihtiyaç duyar.
Sevgili Okuyucu, (önceki) yazılarımı okudun mu? Misal Âlemi ile Şehâdet Âlemi arasındaki ayrıma defalarca kez değindiğimi gördün mü? Eğer şayet böyleyse, artık Kelime’lerin hayali ve gerçek anlamları arasında, yani Şehâdet Âlemi ile Misal Âlemi’ndeki karşılıkları ve tezahürleri arasındaki ayrımı idrak edebiliyor olman gerekir. Seni üzmek istemem, lâkin artık Rüya-Gerçek birlikteliği üzerinden ve sembollerin yorumlanması üzerinden yazmak istiyorum. Çünkü bunlar, gerçekten konuşulması gereken, önemli meseleler, fakat bunlar aynı zamanda anlaşılmaları için bazı temel gereklilikleri içeren Yazı’lar. Fakat bu gerekliliklere de (önceki yazılarda) değindik ve bunların bilgisini yazdık. Artık, kendi idrakinin sorumluluğunu al, ve eğer bilmediğin bir dili anlamıyorsan, beni değil kendi( benliği)ni suçla.
Ve hakkında ilim sahibi olmadığın şeyin peşine düşme! Kuşkusuz işitme, görüş ve fuad, bunların hepsi ondan sorumludur.
İsra Suresi 36. Suresi
Kesinlikle, herkes Âlim kastına tâbî ve ait değildir; fakat Mana, Rüya Âlemi’ni oluşturan esas enerjidir. Veya denilebilir ki onun Öz’üdür. Keza Rüya Âlemi tamamen Zihn’in içerisindeki âlemin adıdır, yani Rüya Gören’in Ruh’unun bir yansımasından ibârettir, ki bu Ruh’un akışı veya tezahür biçimleri, Kelime’lerin zikri ile değişir/dönüşür, ki bu da zaten anlam dünyasının geçirdiği dönüşümün bir yansımasıdır. Mesela, Kur’an ayetleri hem Şehâdet Âlemi’nde hem de Misal Âlemi’nde okunacak/okunabilecek Hakk Kelâmı’dır ve Rüya’nın değişken yapısına göre değişmez, aksine ona (Rahmânî açıdan) etki eder. Etkisi Rüya’da (Misal Âlemi’nde) da devam etsin diye yatmadan (uyumadan) hemen önce Ayet el Kursi okuruz. “Yatmandan (hemen) önce” yani Sınır-Durum hâlinde.
“De: Ruh, Rabb’imin Emr’indedir…” (İsra/85)
Gerçekten, bir gerçektir ki, Rüya’nın (da) bir Rabb’i bulunur ve Ruh O’nun Emr’i altındadır. Buna Rüya’nın Yöneticisi de diyebiliriz, ki, Rabb (ismi) aynı zamanda “yöneten, yol gösteren” anlamına gelir. Dolayısıyla; Rabb, (Kişi’nin) Kelime’lerinin ve duasının doğrultusunda ona yol gösterir. Başka bir deyişle, O Kelime’lerimizin Mana’sını ve bunların hayır veya şer oluşunu, bizi içinde ilerlettiği Hikâye üzerinden gösterir. Şu Ayet buna işaret eder: “Söyle: Duanız olmasa Rabbim sizi ne yapsın?” (Furkan/77)
Dolayısıyla, Kelime’lerin mânâsını idrak etmek istiyorsak, her şeyden önce Rabb’in varlığına inanmalı ve iman etmeliyiz ki, O’nunla iletişim kurabilelim. Çünkü gerçekten, insan varolduğuna dâhi inanmadığı bir varlıkla nasıl iletişim kurabilir? “Söyle: Duanız olmasa Rabbim sizi ne yapsın?”
Tefekkür, temelinde – sadece Şehâdet Âlemi’nde bize lütfedilen bir lütuf olarak – Kelime’leri “Yaratan Rabb’in adı ile okumak” ve manasını özümsemek anlamına gelir. Fizyolojik ve Nörolojik olarak, bu, Kelime’lerin (ayrıca yer aldıkları Bağlam ile birlikte) yeni bağlantısallıklar oluşturması anlamına gelir. Bunu, (ayrıca) Rüya’nın Hikâye’si olarak görürüz.
Eğer Kelime’lerin Mana’sı tam olarak anlaşılırsa, yeni Zihinsel Kabiliyet’lerin oluşumuna yol açar; okumak temelinde bunu amaçlar.
Bu Zihinsel Kabiliyet’leri daha sonra daha zor problemleri çözmek için veya kendimize daha Vâsî bir Anlam Dünyası inşa etmek için kullanabiliriz. Zihinsel Kabiliyet’lerin oluşum biçimleri, aynı zamanda Kişi’nin Doğuş’tan gelen İstidat’ına göre çeşitlilik gösterir. Daha sonra bu, Şehâdet Âlemi dediğimiz “gerçek” dünyayı da nasıl anlamlandırdığımızı ve orada/burada (hayata karşı) nasıl bir tavır takındığımızı veya seçtiğimiz mesleği vs. etkiler.
Mana Yenilenmesi de tükenen mananın meditatif bir biçimde yenilenmesidir ve kendi başına bir Zihinsel Kabiliyet [Intellectual Ability] olarak düşünülebilir. Genelde Mana zaten doğal yollarla, yani zaman geçtikçe yenilenir fakat bazen bu yenilenmeyi büyük ölçüde hızlandırmaya ihtiyaç duyarız, ki şu anda yerine getirmemiz gereken veya yerine getirmek istediğimiz işlevleri yerine getirebilelim. Bu özellikle Âlim kastı için önemli bir meseledir: Mesela okulda bir matematik sınavında olduğunuzu düşünün, fakat zaman geçtikçe (zihinsel) enerjiniz tükendi ve odaklanamaz hâle geldiniz. Bu durumda biraz durup soluklanmak – sınavın süre limitini etkilemeyecek biçimde – yaklaşık 30 saniye ile birkaç dakika zihni dinlendirmek Mana’yı yeniler ve zihinsel enerjiniz tüketiminden kaynaklanan baş ağrısı ve acıyı (veya bunun gibi Mana Tükenmesi’nden [Mana Depletion] kaynaklanan semptomları) da giderir.
(Benzer senaryolar, mesela bir Sanat icrası için de düşünülebilir. Fakat bunu anlamak için Kişi’nin önce bir Zihinsel İş’e, artık takati kalmayıncaya kadar enerji sarf etmiş, yıkılmış, ve kalkmaya karar vermiş olması gerekir. Yani ancak bu Varoluşssal Kriz’den sonra böyle bir Kabiliyet’in kilidi açılabilir.)
Fakat sonuçta, hayal güçlerini kısırlaştırıp sadece Nicelik’e yönelik hâle getirenler asla böyle şeylerin/kabiliyetlerin varlığını bilemeyecekler. (Keza) böyle bir dertleri de yok, ve görünen dünyanın ötesinde bir anlam bulunduğuna da inanmıyorlar.
17.10.2025