Ra’nın Mirası

Kainat zaten O’na ait olduğu için, O sadece bunları anlatır. Kur’an’da sembollerin açık ve evrensel mahiyetinin Hikmet’i budur. (Böylece yeni bir Anlatım’ın çağına girildi.)

Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman
Ve insanların Allah’ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğün zaman
O zaman, Rabb’ini hamd ile tesbih et. Ve O’ndan mağfiret dile. Kuşkusuz O, tevbeleri kabul edendir.

Nasr Suresi

Ra’nın mirası parçalanmıştı ve farklı Alan’lardaki Göksel Varlık’lara dağıtılmıştı. Bunların her biri kendi Mânevî Yol’larını kurdular/inşa ettiler. Her Yol, hepsi Tek-Bir (Aslî) Kaynak’tan türemiş olsa da, kendi İçsel Mantık’larına haiz idi ve bu sebepten (temelinde) ancak kendi Alfabe’leri (veya komşu Alfabe’ler) üzerinden Mânevî Seyir’lerini (bağlı oldukları Sıfat’ın himmeti ile beslenerek) tamamlayabiliyorlardı.

Esasen, Kadim Sırlar’a aşina olanlar takdir edecektir ki, Son Nebi tüm Göksel Varlık’lara ait Otorite’leri (yani bunları idrak etmenin getirdiği cezbe ve kabiliyetleri) topladı (cem etti) ve Allah’a, Orijinal Yaratıcı’ya sundu. Bu iki neticeye vesile oldu: Göksel Varlık’ların artık Dünya’ya direkt etkilerinin olmayışı veya sırlanmış olmaları; yani fiziksel mucizeler devri kapandı ve ilahi otorite(ler) Allah’a teslim edildi. Bu aynı zamanda… bu nasıl desek… “Vahid’ul Kahhar Olan”ın (Doğu sembolizmindeki “Altın İmparator”un) kendisine spesifik bir sembolizm (ve ona karşılık gelen manevi kabiliyet) seçmemesi anlamına gelir. Kainat zaten O’na ait olduğu için, O sadece bunları anlatır. Kur’an’da sembollerin açık ve evrensel mahiyetinin Hikmet’i budur. (Böylece yeni bir Anlatım’ın çağına girildi.)

Kur’an’ın Son (Hükümlerin İndiği) Sure’sine bakarsak şunu görürüz: “…Sizin için dininizi tamamladım. Ve sizin için Din olarak İslam’ı seçtim…” (Maide/3).

Bu aynı zamanda erenlerin mucizelerden hiç hazzetmemesinin sebebidir. Artık mucizeler İlim düzeyindedir ve murad edilen İnsan’ın bir Fert oluşudur; ki bu en yüksek mânevî mertebe olup, eskilerin Göksel Varlık’larından üst bir mertebedir; çünkü onlar Sıfat düzeyindeki tanrılardılar. Ki Allah’ın nazarında her biri birer Kelime’dir, Fert ise Kelâm Eden’dir. Dolayısıyla eskilerin tanrıları ile algı ve Anlayış’ı kısıtlanamaz.

Gene de, hâlen Doğuş ve Öncesi’ne nazar edildiğinde, Allah’ın Kelime’leri olan bu Antik varlıkların (günümüze göre daha ilk’sel) İdrak’lerine ve bunların yankılarına ulaşılabilir. (Dem Şiirleri’nin ilk dem’i olan Gök Kurt gibi.) Ayrıca bunların sadece Göksel/Mânevî yönleri değil fakat ([yer’sel] Bağlam’ın farkında olmak kaydı ile) Yersel/Maddi/Somut karşılıkları da gözlemlenebilir ve biri üzerinden (Yön’el’im’’leri akılda tutulmak kaydı ile) diğeri hakkında bilgi edinilebilir.

Biraz fazla detaya girdik ama önceki yazılarımızı okuyanlar, zaten bu detaya inecek donanımı edinmiş olsa gerek… diye ümit ediyorum.

(Topu nasıl okuyucuya attım!)

05.10.2025

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 659

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir