Entellektüel gelişimin belirli bir aşamasında, Kişi evreniin sembolik/remzî/müteşabih yönünü okuyabilir ve sembolik yazı(lım)ların mânâsını özümseyebilir hâle gelir. Bundan öncesi “okumayı öğrenme” aşamasıdır ve hepimiz okumaya kendimizden başlarız; yani kim olduğumuzu ve derûnumuza gömülü anlamı – Öz’ümüzdeki Sıfat’ı – anlamaya çalışırız.
İnsan’ın Sıfat Miracı’nı gerçekleştirmesi demek, kendi yaradılışının Köken’indeki Sabit Ayn’ın bilgisini idrak etmesi demektir.
Uzun bir ifade gibi görünen bu paragraf, aslında Kişi’nin tâbî olduğu İstidâdî Yol’un bilgisini özümsemesi ile, varlığının bizzat sembolik/mânevî bir hâle bürünmesi/dönüşmesi anlamına gelir. Böyle bir Kişi, İnsan olmasının yanı sıra mânevî bir varlıktır; yani o Allah’ın bir Kelime’sidir. Bilindiği üzere, her Kelime bir Mânâ taşır. Kişi’nin mânevî/ruhânî olması demek, o Kelime’nin Âlem’deki temsilcisi/halifesi olması anlamına gelir. Yani o, belirli bir sembolizm üzerinde belirli bir (mânevî) otorite sahibidir.
Mitolojik ifadelerde “[filanca] tanrısı” derken ifade edilen bir yandan (bir bakış açısından) Evliya’nın hâlini ve neşesini gösterir. Ayrıca, Sıfat Evliyası’nın Misal Âlemi’ndeki görüntüsü “Sıfat tanrısı”dır. Mesela “Merhamet tanrısı” ve “Ruh tanrısı” gibi. Dostlar arasında kırgınlık olmaz, ama kimi Matematikçi’dir kimi Psikolog. Alan [Domain] farklılığı, Dost (Veli) olma niteliğini değiştirmez, sadece hizmet bölgesini değiştirir.
Dolayısıyla, bu dünyada gerçekleşen her mânevî/İlmî ilerleme esasen bir Âşık’ın o Alan’daki Nazar’ından kaynaklanır. Halk bunları bilmez ve ancak maddî âleme olan etkileri fark edebilir, mesela teknoloji (gelişimi) gibi. Halbuki tüm bunlar Zaman’ın Kutbu’nun düş’ün’cesi tarafından kuşatılır, ve O’nun mânevî Hükmü altındadır.
14.08.2025