Meslekî Sırların Aktarımı

Her Meslek, bir Arketip olarak düşünülebildiği ve/ya bir Arketip’e dayandığı için – çünkü Tek-Bir Zât’ın Dünya’ya tecelli eden Sıfat’larıdırlar – (onun) Aydınlık ve Karanlık [Gölge] yönlerini incelemek/anlamak da o mesleğin erbabının sorumluluğudur.

Endüstri Mühendisliği, gerçekten de manevi açıdan riskli bir disiplindir. Doğrusu şu ki, gerçekten de (toplumuna) çok yüce hizmetlerde de bulunabilir, toplumun başına bir iblis de kesilebilir.

Endüstri Mühendisliği’nin temel konusu verimlilik, kontrol ve düzendir. Bu amaçla, matematiksel araçlar kullanarak, belirli bir ritim ve düzen oluştururuz, ki bu da yönetim ve planlama faaliyetidir.

Hâl böyle olunca, Kişi’nin nefsine şeytan da bu konular üzerinden yaklaşır. Zıtlıkların Birliği gereği, bir Sıfat’ın hem Yukarı hem de Aşağı bakan bir yönü bulunur. Yani, bir Sıfat, aynı anda hem Yüce hem de Aşağılık olmaya muktedirdir. Bu durum, belirli bir Sıfat’ın belirlenimi olan bir Meslek için de geçerlidir. Çok yerinde bir örnek olarak, Askerlik’i düşünelim: Halkını korumak için savaşan asker Yüce’dir, Kut’ludur; başka halkları işgal etmek ve medeniyetlerini tahrip etmek için savaşan asker Aşağılık’tır; her iki durumda da Sıfat, Savaşçı Sıfatı’dır. (Özü itibariyle Nötr’dür.)

Endüstri Mühendisliği ve hususen Yöneylem Anabilim Dalı da, 2. Dünya Savaşı sırasında, İngilizler tarafından optimal (en verimli) savaş rotalarını belirlemek için oluşturulmuştur. Yani denilebilir ki, temelinde Savaş (İsmi) vardır, dolayısıyla Savaşçı Sıfatı’na dayanır.

Arketip’leri incelerken, C. G. Jung’un da onaylayacağı biçimde, bunların bir Aydınlık (olumlu) bir de Gölge (olumsuz) yönlerini inceleriz. Doğrusu, (simetrik niteliğe haiz olan) Dünya Arketipi (Kart’ı) hariç, kalan neredeyse her Arketip için bir Aydınlık ve bir de Gölge yön düşünürüz. Sembolizm de ancak bu Zıtlıkların Birliği ile okunabilir hâle gelir.

Her Meslek, bir Arketip olarak düşünülebildiği ve/ya bir Arketip’e dayandığı için – çünkü Tek-Bir Zât’ın Dünya’ya tecelli eden Sıfat’larıdırlar – (onun) Aydınlık ve Karanlık [Gölge] yönlerini incelemek/anlamak da o mesleğin erbabının sorumluluğudur. Bunlar, ancak o Meslek’in Anlayış’ında derinlik kazanmış olanların bilebileceği (ve bir sonraki nesle aktarabileceği) bir Sırr niteliğini taşır. (Her Sırr gibi) “Anlatılmadığı” için değil, “anlatılamadığı” için Sır’dır. Sırr, anlatılmaz, fakat aktarılır. “Sırr’ın aktarılması” demek, aktarıldığı Birey’de, o Arketip’in etkisinin yeniden canlandırılması anlamına gelir. Bu da esasen bir çeşit inisiyasyondur. Antik Zamanlar’da her meslek manevi bir İnisiyasyon Yolu olarak görülürdü, bugün bunun “ilkesel niteliği” sabit kalmakla birlikte – çünkü İlke, Zaman ile değişmez – ona dair bilinçsizlik, mesleki gelişimde yozlaşmayı fevkalade arttırmıştır.

Eski zamanların Lonca’ları (veya Âhi Ocakları), esasen Meslek’in Sırr’ını korumak ve içerdiği manevi riskleri izale edip bunlara karşı koruma sağlamak ile görevli idi. Ayrıca, her birinin kendi Sıfat’larını ifade eden ve ifade etmeyi amaçlayan Sembolik bir yönü bulunurdu – ki bu Arma’lar sadece birer “dekorasyon” olmanın ötesinde, manevi bir etkiye ve toplumda önemli bir değere de sahiptiler.

Meslekî zorluklar arttıkça ve Meslek’in Kaos ile olan mücadelesi büyüdükçe, Mesleki Epistemoloji de daha çok önem kazanır. Bu da ancak o Meslek’in Köken’inde yer alan Sıfat’ın anlaşılmasını konu alan bir Ontoloji sayesinde inşa edilebilir. Değilse şu iki soru tam biçimde cevaplanamaz: “Bu meslek nedir?” ve “Bu meslek nasıl icra edilmelidir?”

Ben, kiliseleri pek sevmem. O yüzden, herkesin Ontoloji ve Epistelomoji’yi, Kur’an’dan “yaratan Rabbinin ismi ile okuyup” anlaması gerektiğini düşünürüm. Bu da doğal olarak Kişi’nin meslekî anlayışına yansır.

13.08.2025

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 624

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir