Her nesne, varlığının tanımı gereği Sınır’lıdır. Kendisi olduğu için başka bir şey değildir. Burada bahsettiğimiz, anlaşılacağı üzere, Ontolojik bir belirlenmişliktir; değilse niceliksel bir miktar belirlenmesi değildir.
Benzer şekilde, her Zihinsel Nesne [Intellectual Object] de tanımı gereği Sınır’lara haizdir. Bu, her şeyden önce İnsan Zihni ile alakalıdır; Zihin, objeleri ancak Sınır’lılık’ları cihetinden “kavrar”. Kavrama’nın esası “Sınır’ların kuşatılması/kaplanması”dır. Bu sebepten, İnsan Zihni’nin Sınırsız’ı [Infinite] kavraması muhaldir/imkânsızdır; keza Sınır’landırılmamış olan ancak Mutlak Yaratıcı’dır ve Kavrama’nın Ontolojik zorunluluğu – yani “kavram-sınırlarını” gerektirmesi – gereği İmkânsız’dır.
Sınır, Sınırsız [Infinite] ve Varolan Nesne’ler hakkında ve Zihinsel Nesne’ler hakkında söylediğimiz şeyler Matematiksel Nesne’ler için de geçerlidir; zira tür olarak bunlar da birer Zihinsel Nesne’dir. Matematik Yazımı’nın anlaşılması, bu itibarla Zihn’in işleyişinin ve Zihinsel Nesne’lerin ontolojisinin anlaşılmasına bağlıdır.
Bunlar olmadan – bu koşullar sağlanmadan – da bir Matematik Epistemolojisi inşası mümkün görünmemektedir.
10.07.2025