Bağlam-Yaratımı ve Kesintisiz Bir Ecir

Bağlanan-bağlamın gerçek bilgisi kimdedir? Bu, ancak Hâkim-Mâlik Sıfatları’nın tecelligâhı olan Filozof-Kral veya İlim verilmiş Evliya’dır.

Ve senin için kesintisiz bir ecir (mükâfat) vardır
Ve sen kesinlikle azîm bir ahlâk üzeresin

Kalem Suresi 3-4. Ayetler

Peki o zaman, bağlanan-bağlamın gerçek bilgisi kimdedir? Bu, ancak Hâkim-Mâlik Sıfatları’nın tecelligâhı olan Filozof-Kral veya İlim verilmiş Evliya’dır. Kısacası; Varlık’ın ayetlerini okuyup, bu ayetlerin hakikati üzerinden Bağlam’da yer edinmiş olan kuvvetleri okumak, ancak Âlim’lerin bileceği iştir. Mesela; Hz. Peygamber bu kuşatıcı İlke’leri açık ve anlaşılır biçimde tebliğ eder; bir Psikiyatr-Âlim olan C. G. Jung ise bu İlke’ler üzerinden bireysel Psişe’ye (Benlik’e) etki eden (görünmeyen) kuvvetleri inceler. Hatta Jung der ki; “bir kişiye ‘nevrotik’ denmesi ile ‘cinlenmiş’ denmesi arasında bir fark göremiyorum”. Yani bunların sadece aynı durum için söylenen farklı ifadeler/sözcükler olduğunu söyler.

Buna benzer şekilde; ünlü Matematikçi ve e sayısını formüle eden Leonard Euler de benzer bir hizmette bulunur. O, Tabiat’ta gözlediği İlâhî Yaratım’a olan hayranlığı üzerinden, Tabiat’taki “sürekli/kesintisiz tecellî” fikrini “sürekli/kesintisiz artış oranı” kavramı olan e sabiti fikrine bağlar. Yani Tabiî Görünmeyen Kuvvet’leri Matematiksel-Bağlam’da bağlar, Yazı ve Kalem ile, Mânâ’sını özümseyerek. İsevîler gerçekten de – Hz. İsa’nın muhabbetinin bereketinden olsa gerek – Kelime’lerin Ruh’unu özümsemede ve Kalem’in işlerinde oldukça mahirdirler.

Her Medeniyet, Dünya’nın 360 derecelik ekseninde, belirli bir ölçüye/kadere göre konumlanır. Her Mahâl, o mahâllin İnsan-ı Kâmil’inin hükmü altındadır. Bununla birlikte; Dünya bir Tecellî Ekseni’dir ve her Mahâl, kaderine göre belirli bir Sıfat’ın tecellî alanıdır. Tüm Dünya’nın Din’i ve İlâh’ı Tek-Bir’dir, fakat onunla tanışıklık kurmanın biçimleri çeşitlilik gösterir. Bu bir zenginliktir ve Allah’ın Gânî İsmi’ndendir.

De: “Dininizi Allah’a mı öğretiyorsunuz? Allah, göklerde olanları da yerde olanları da bilir. Allah, her şeye Âlim’dir.”

Hucurat Suresi 16. Ayet

Dolayısıyla, yukarıda bahsettiğimiz sebeplerden ötürü, her kavmin belirli yatkınları bulunur ve her kavmin/toplumun avamı ötekisini birer “yabancı” olarak görür. Aynı zamanda; (işin olumlu tarafı) her kavmin Ârif’leri, dünyaya özel bir Alan’da katkı sağlar. Ve o Mahâll’in İnsan’ı, avamını/halkını bu Alan üzerinden tedbir, temkin ve tezkiye eder.

İman Edenler ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah için takva sahibi olun. Umulur ki böylece merhamet olunursunuz.
Ey İman Edenler! Bir halk başka bir halkla alay etmesin. Belki alay edilenler, alay edenlerden daha hayırlıdırlar. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler. Belki alay edilen kadınlar, alay edenlerden daha iyidirler. Birbirinizde kusur aramayın. Birbirinize kötü lakaplar takmayın. İmandan sonra fasık olarak isimlendirilmek ne kötüdür. Kim tövbe etmezse işte onlar zalimdirler.

Hucurat Suresi 10-11. Ayet

Ayrılık ve çatışma ancak Sıfat’lar düzeyindedir. Allah’ın Zâtı ise Ahad-Samed, Tek-Bir’dir; dolayısıyla Zâtî Tecellî’de ayrıklık yoktur. Allah da bundandır ki, Kur’an’da (Hucurat/11 ayette) başka kavimlere/medeniyetlere küfretmeyi, onlarla dalga geçmeyi yasaklamıştır. Allah, Resul’ü (İnsan-ı Kâmil’i) o mahâlde olduğu müddetçe, oranın halkını helâk etmez. Resul’ün oradan çekilmesi ise, İnsanlık’ın orayı terk etmesi anlamına gelir.

Buraya kadar Dünya’nın Tecellî Alanları’nı inceledik. Bunların etkileşimlerini incelemek de İnşAllah nasip olur.

12.06.2025

Emin Ali Ertenü
Emin Ali Ertenü
Articles: 605

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir